CHP Genel Başkan Yardımcısı Kemal Derviş, partisinin yerel seçimlerde başarısız olduğunu belirtti.
Derviş, bazı toplantılar düzenleyerek CHP ve sosyal demokrasi üzerine tartışmalara katılıyor.
Derviş, CHP'de parti içi muhalefetin lideri mi? Baykal'a karşı CHP'de yeni lider adayı mı?
Hareketleri ve eleştirileri o izlenimi verse de Derviş bunu kesin bir dille reddediyor. Ayrıca CHP dışında bir arayış içinde olmadığını her fırsatta vurguluyor. Ama bir arayış içinde olduğu açık. Beyanını esas alırsak Derviş, CHP içinde aranıyor.
Ecevit hükümetinden YTP'ye katılmak üzere ayrıldığı dönemde de "arayış"ı uzun zaman almış ve herkesin başını döndürmüştü. Sonuçta aradığını CHP'de bulmuş ve bu partiye katılmıştı.
Şimdi CHP içinde arayışlarını sürdürüyor. Bu da gösteriyor ki, aradığını CHP'de bulamadığına karar vermiş durumda. Ancak başka bir partiye gitmeye veya başka bir parti kurmaya da resmi beyanına göre niyeti yok.
Kemal Derviş, önce ne yapmak istediğini net biçimde ortaya koymalı ve ona uygun davranmalıdır.
Bir yandan muhalif hareketler ve girişimlere öncülük ediyor görüntüsü verip bir yandan da böyle bir niyeti olmadığını açıklaması, CHP lideri Deniz Baykal'a karşı görüşler açıkladıktan sonra, soruyla karşılaşınca geri adım atıp Baykal'a laf ettirmemesi, çelişkili ve bulanık bir hava yaratıyor.
Bizim de birkaç kez vurguladığımız gibi CHP'nin kaybettiği asıl seçimin 28 Mart yerel seçimi değil, 3 Kasım 2002 seçimi olduğunu, Derviş de televizyondan ilan etti.
Derviş'in bu saptaması doğrudur ama o seçimi neden kaybettiklerini araştırmak ve bulgularını paylaşmak da görevidir. Çünkü, 3 Kasım 2002 seçiminin en etkili aktörlerinin başında Kemal Derviş gelir. Televizyonda da ifade ettiği gibi krizdeki Türk ekonomisinde makro göstergelerin düzelmeye başladığı tarih Mart 2002'dir. Ekonominin yönetimindeki Derviş'in erken genel seçim istediği tarihler de bu döneme rastlar. Derviş'in bu tutumu 57. Hükümeti seçime götürmüştür.
Derviş'in yer alacağı partinin büyük sıçrama yapacağı, hatta iktidar olacağı rüzgarının estirildiği ve belki kendisinin de buna inandığı dönemde CHP'yi tercih etmiş, ama seçimi büyük farkla AKP kazanmıştır. AKP, bugünkü iktidarını büyük ölçüde Derviş'e ve onun seçim kararına borçludur.
Şimdi Derviş'in ne istediğini sormak gerekir.
Yaptığı söyleşilerde AKP'den değil, CHP'den şikayet etmektedir. AKP hükümetinin özellikle ekonomi politikasından memnundur. Kıbrıs politikasından memnundur. Bunları televizyondan da açıklamıştır. Keza, türbandan rahatsız olmadığını her fırsatta açıkladığı gibi, son olarak Taha Akyol'un CNN-Türk'teki programında hem dinci, hem solcu olunabileceğini belirtmiştir. Bu yaklaşım da AKP'ye ters değildir.
Bu durumda Derviş'in, AKP ve iktidarından değil, CHP ve yönetiminden şikayetçi olduğu, dolayısıyla da muhalefet partisi milletvekili olarak, iktidara değil parti yönetimine muhalefet etmeyi tercih etmiş olduğu görülmektedir.
Her politikacı gibi Derviş'in de partisini eleştirmesi, liderlik yarışına soyunması doğal hakkıdır. Ancak, ne yapmak istediğini ve nasıl yapacağını açık bir şekilde otaya koymasını beklemek de hem CHP'lilerin, hem de kamuoyunun hakkıdır.
Derviş'ten açıklık beklenmesinin nedeni ise, "DSP ve YTP'den sonra sıra CHP'de mi?" sorusudur...