Desem ki, "Bu gidişin sonu darbedir", neler olur biliyor musunuz? Kıyamet kopar.
"Yahu bir dakika, durun anlatayım" dememe bile fırsat vermezler.
"Sen askeri davet ediyorsun" diye suçlamaya başlarlar.
"Darbe istemek başka, olasılıkları konuşmak başka" diyecek olsam, yine vaveyla kopar: "Sen demokrasiye inanmıyorsun."
"Demokrasiye inanıyorum ama yönetemeyen demokrasilerin sonu hep hazin olmuştur; demokrasiyi, demokrasiyi yıkmak için kullananların da sonu hayırlı değildir" diyecek olsam, yine lafı ağzıma tıkarlar: "Siyasi partiler demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır."
"Siyasi partiler, bir anda demokratik hayatın vazgeçilmez eski unsurları haline gelebilirler; yakın tarihe bir bakın" diyecek olsam, dinletemem. Cevap hazır: "Sivil topluma inanacaksın."
"Sivil toplum çok güzel bir şey de, Meclis'e uniforma gibi bir kıyafetle giren Merve Kavakçı'nın neresi sivil?" diyecek olsam, hiddetlenirler: "Türkiye'de askeri müdahaleler geride kalmıştır."
"28 Şubat'tan önce de öyle söyleniyordu, ama durum ortada; adama önce Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ni imzalatır, sonra kapının önüne koyarlar" diyecek olsam, bozulurlar: "Orası milletin Meclis'i."
"Giremediğin Meclis'e kendi yerine çomak sokmaya kalkarsan, akıllı bir iş yapmış olmazsın; siyasette intikam olmaz; öfke zarar getirir" diyecek olsam, konuyu değiştirirler: "Herkes istediği gibi giyinebilir."
"Herkes istediği gibi giyinebilir de, herkes istediği gibi demokrasiye çomak sokamaz; inatlaşma uzlaşmanın düşmanıdır; her şeyin bir sınırı vardır; Cumhuriyet'in temeline dokundurtmazlar" diyecek olsam, cevap hazır: "Merve Kavakçı olayında Meclis'in çoğunluğu sessiz kaldı ama."
"Zaten Türkiye'de bir müdahale olursa, merkez sağ yüzünden olur" diyecek olsam, şaşkınlıktan gözleri fal taşı gibi açılır: "O da nereden çıktı; tehdit sıralamasında merkez sağ yok ki..."
"Tehdit sıralamasında merkez sağ yok ama 'sessizlik' olabilir; hatta tehdit sıralamasında sessizlik birinci sıraya bile yükselebilir" diyecek olsam, ısrar ederler: "Biz kazanacağız."
"FP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Menderes bile türban için trilyonda bir şans yok, aşırı gitmeyin, helak olursunuz diyor; siz ondan daha mı akıllısınız" diyecek olsam, sinirlenirler: "Bizim partimizde parti - içi demokrasi vardır. Biz parti dışında kimseden emir almıyoruz."
"Türkiye'de deneyimli siyasetçiler var; bunlardan biri Cumhurbaşkanı, biri Başbakan, biri de Erbakan; üçü de sivil idarenin de, askeri yönetimin de ne olduğunu iyi bilirler; üçü de daha önce askeri darbeyle uzaklaştırıldılar; ilk ikisi yeniden gelirken orduyla kavga etmeden geldi; üçüncüsünün de bu gerçeği bilmesi gerek" diyecek olsam, kızarlar: "Sen ne cesaretle bu kadar açık açık darbe sözcüğünü dile getirebiliyorsun?"
"Aslında çok kişinin aklından o ihtimal geçiyor da, ifade edemiyorlar, dilleri tutuluyor; korkunun ecele faydası varmış gibi" diyecek olsam, yine kıyamet: "Müdahale sözünü bu kadar çok kullanırsan sonunda olur; deme, deme!.."
"Peki, peki demiyorum."
Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr