Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ankara’da 7 gencin ölümüyle sonuçlanan doğalgaz faciasından sonra Başkent Doğalgaz’ın genel müdürü Veysel Karani Demir’in basın toplantısında sergilediği tutum hem üzücü hem düşündürücüydü.
7 üniversiteli genci yaşamlarının baharında aramızdan alan doğalgaz zehirlenmesinin nedenleri üzerinde aydınlatıcı bilgi vermesi gereken Demir, bunu yapmak yerine siyasilere dinci bürokrat mesajları vermeyi yeğledi.
Başkent Doğalgaz A.Ş. Genel Müdürü Veysel Karani Demir, ilk örnek olmadığı gibi son örnek de olmayacak. Daha önce de yaşadığımız bazı facialardan sonra ekrana gelen bürokratlar da aynı tip mesajlar vermişlerdi.

Kravatsızlık ölçüsü
Bürokratların kamuoyunun karşısına kravatlı çıkmaları gelenektir. Ancak son dönemde bürokratların çoğu tam aksine kravatsız olmaya özen gösteriyorlar. Öğrencilere ve gençlere örnek olması gereken bazı milli eğitim il müdürlerini de televizyonlarda kravatsız görmüştük.
Basın toplantılarına, televizyon programlarına kravatsız katılmak bir siyasi mesaj haline geldi. Ekrana kravatsız çıkan bürokrat, siyasi iktidara, “Ben, sizin ölçülerinize uymaya devam ediyorum” demek istiyor.
Başkent Doğalgaz Genel Müdürü Demir, dün buna, “Ben cumaya gidiyorum, aksatmıyorum” mesajını da ekledi.
Bazıları, “Ne var bunda?” diyebilir.
Basit gibi görünen birçok davranış biçimi aslında bürokrasiye hakim olan zihniyetin dışa vurumundan
başka bir şey değil.
Demir, 7 gencimizin ölümünün ardından daha saygılı bir tutum sergileyebilirdi. Bunun yerine, “Fazla soru sormayın biliyorsunuz bugün cuma. Müsaadenizi isteyeceğiz” diyerek, işgal ettiği koltuğun sorumluluğundan önce dindar bir bürokrat olduğunu göstermeyi tercih etti.
Keza, neden kravat takmadığı sorusuna da, alaycı cevaplar vererek, kravatsızlığı bir marifet gibi sundu. Ayrıca, yaşamını yitiren çocuklardan söz ederken, “Bazılarının belden yukarısı çıplaktı” demesi de gözlerden kaçmadı. Eve giren emniyet görevlilerinin, çocukların hepsinin giyinik olduğunu belirtmesine karşın Genel Müdür, böyle bir ifade kullanmayı da ayrı bir marifet olarak sergiledi.
Bütün bunlar aslında bir facia vesilesiyle doğan fırsatta bile bürokratın, siyasi iktidarın, “atama kriterleri”ne ne kadar uyduğunu gösterme çabasıydı.
Bu bakımdan hem üzücü hem düşündürücüydü.
Demir’in sergilediği zihniyet, büyük Marmara depreminin Gölcük deniz üssünü vurmasını, “7.4 yetmedi mi?” diye yorumlayan zihniyetten çok uzak değil.
Genel Müdür’ün sergilediği tutum, “7.4 yetmedi mi?” diyenler gibi çocukların bir yılbaşı gecesi zehirlenmelerini bir çeşit “Allah’ın verdiği ceza” gibi göstermeye çalışan, ciddiyetten ve saygıdan uzak bir tutumdu.

Atama kriterleri
Değişik vesilelerle kamuoyunun karşısına çıkan bürokratların kıyafetleri, söylemleri ve tutumları siyasi iktidarın atama kriterlerini de gösteriyor.
Anlaşılıyor ki bürokratlar, liyakat ölçülerine göre değil, dincilik ölçülerine göre atanıyorlar. Bugün, bürokrasiye bu gözle bakılsa birçoğunun Demir gibi kravat takmaktan hoşlanmayan, çoğunun eşinin türbanlı olduğu, cuma namazlarını kaçırmadıkları görülür. Siyasi iktidar, her ne kadar kadrolaşma eleştirilerini reddetse de en üst düzeyden en alt düzeye kadar birçok bürokratın bu ölçülere göre atandığı ve bu ölçülerle görev yaptığı açıkça görülüyor.
Bu bürokrat tipi, devlete hakim olan zihniyeti de gösteriyor. Kamuda görev alabilmek, özellikle de yönetici olabilmek için en geçerli ölçü, dindar olmanın ötesinde dinci olmak.
Bir faciayı yorumlarken bile bu zihniyeti dışa vurmak, giderek yaygınlık kazanıyor.
Demir’in sözleri ve tutumu, 7 gencin yürekleri sızlatan üzüntüsünü dün daha da ağırlaştırdı.
Bu satırların yazıldığı sıralarda Demir’in Başkent Doğalgaz Genel Müdürlüğü’nden istifa ettiği haberi geldi. Sergilediği tutumun ve sarfettiği sözlerin kamuoyunda yarattığı tepki sonuç verdi. Demir’i o göreve atayanlar da etkilenmiş olacak ki, istifa kaçınılmaz hale geldi. Demir’in istifa açıklamasında ölen gençlerin ailelerinden özür dilemesi istifanın gerekçesini de gösteriyor.