Sol partiler için önemli günler. Birinci parti DSP yeni hükümeti kurmaya çalışıyor. Sonuncu parti CHP ise yeni bir yönetimle ayakta kalma mücadelesi veriyor. İkisinin de kaderi hala birbirlerine bağlı görünüyor.
Deniz Baykal'ın istifası üzerine CHP yeni genel başkanını seçti: Altan Öymen. CHP'ye ve Öymen'e hayırlı olsun.
Altan Öymen, çok partili yaşamın başlangıcından beri siyaseti izleyen ve 49 yıldır CHP'de yer alan bir siyasetçi olarak, CHP'yi çok kişiden fazla tanımaktadır. Üstelik, CHP'de aktif olarak siyasete atıldığında parti muhalefettedir ve 27 yıldır sürdürdüğü iktidarı Demokrat Parti'ye devretmiştir. Bu süreç içinde Öymen, DP'nin diktaya dönüşen iktidarına karşı ciddi muhalefetin içinde yetişmiş ve İsmet Paşa gibi bir liderin muhalefet derslerine de tanık olmuştur. Yine süreç içinde askeri müdahaleleri, demokrasiye dönüşleri, seçimleri, galibiyetleri, yenilgileri, parti içi çalkantıları yaşamıştır. Bir gazeteci olarak, CHP'ye dışarıdan bakabilme olanağına da hep sahip olmuştur.
Bu deneyimi ve birikimiyle, Altan Öymen'in CHP Genel Başkanlığı'nın geç bile kaldığı söylenebilir.
Ancak Altan Öymen, hiçbir CHP genel başkanının karşılaşmadığı bir yükün altına girerek göreve başlamaktadır. Genel Başkanlığı'na seçildiği CHP, tarihinde ilk kez Meclis'in dışındadır. CHP'lileri bu tarihi ayıptan kurtarmak herhalde yeni yönetimin ilk hedefi olmalıdır. İlk hedefi diyorum, çünkü asıl hedef CHP'yi iktidara taşımaktır.
İki gündür CHP kurultayında gördüğümüz hava, partinin derlenip toplanması, yeniden iktidara yürümesi konusunda umutları kırıcı yönde olmuştur. Sayısız genel başkan adayı, parti meclisi seçimi sırasında yaşananlar, havada uçuşan bozuk para, çakmak, şişe ve sandalyeler, CHP'yi düştüğü durumdan kurtarmak isteyen insanlara yakışan görüntüler değildir. CHP kurultaylarındaki kavga dövüşün dinamizmi yansıttığı öne sürülür ama, barajın altındaki bir CHP için gerekli dinamizm, herhalde bundan daha farklı olsa gerektir.
Öymen'in görevi bu açıdan da zordur.
Bugün tarihi bir görev üstlenen Altan Öymen, tarihi bir fırsatla karşı karşıyadır. Bu sözü açmak için, biraz geriye, yirmi yıl öncesine dönmek istiyorum. Yirmi yıl önce yazdığım "CHP Tarihi 1919 - 1979" kitabının önsözünü Altan Öymen kaleme almıştı. Öymen, "Üç Kuşaktan CHP'liler" başlıklı önsözünde, Kurtuluş Savaşı'nı veren birinci kuşağı, devrimleri ve demokrasiye öncülük eden ikinci kuşağı, CHP'yi halkla bütünleştiren üçüncü kuşağı anıyor ve sonra şöyle diyordu:
"CHP'nin şimdiye kadarki üç kuşağı gibi, gelen dördüncü kuşağı da, çağlarının ülkemizdeki en gerçekçi ilericileri, solcuları, devrimcileri olacaktır. Bize kalırsa, siyasi hayat içindeki bu kavramlar, gerçekçilikten ayrılamayacağı için, çağlarının siyasal hayat içindeki gerçek ilericileri, gerçek solcuları, gerçek devrimcileri olacaktır."
Sayın Öymen, son on beş yıldır, CHP'nin kapıları, dördüncü kuşağa kapalıydı. Kitabımın üçüncü baskısı (CHP 1919 - 1999) yakında çıkıyor. Buna belki yetişmez, ama dördüncü baskısında "Altan Öymen'in kapıları dördüncü kuşağa açtığını" yazmak istiyorum.
Yazara E-Posta: h.bila@milliyet.com.tr