Sahneye vuran gazete manşetleri izleyenlerin çoğunu gençliklerine götürüyor:- ABD Büyükelçisi Komerin arabası yakıldı...- ODTÜ 15 Şubata kadar tatil edildi...- SBFde boykot kararı alındı...- Öğrenciler gözaltında...- Neriman Köksal CHPli olduğunu açıkladı- Ecevit öğrencileri ziyaret etti...- Demirel, öğrencileri sükunete davet etti...Ve..."Bağımsız Türkiye" sloganları...Parkalı üniversite gençliği...Tiyatro salonunda gözyaşı dinmiyor...Kimi o günlere, kimi "Bağımsız Türkiye" sloganına, kimi de, "artık bırakıyorum" diyen Bülent Ecevite ağlıyor...Sahnede Yıldırım Beyazıt Endüstri Meslek Lisesinin yetenekli öğrencileri. Ön sırada Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit..."Pülümürde Aşk" oyununu izliyoruz...Oyunun yazarı Rahşan Hanım, en az sahnedeki gençler kadar heyecanlı. Sahnede belirdikçe oyunun kahramanlarını Bülent Beye tanıtıyor. Oyun, Komerin arabasının ODTÜde yakıldığı günlerde geçiyor. Düzeni değiştirmek isteyen devrimci genç, toprak ağası baba, devrimci sevgilisi, sevgilinin babası aydınlık yüzlü Atatürkçü öğretmen, parasıyla milletvekili olmuş amca, romantizmden komünizme kadar yabancı her sözcüğü suç unsuru diye tutanağa geçiren polis, Pülümürlü hamal... Her birinin penceresinden bir başka Türkiye dinliyoruz...Salon devrimci gençlerden, Atatürkçü öğretmenden yana...Faruk, "toprak işleyenin, su kullananın" diye sahneyi inletince, salon da alkıştan inliyor. İkinci büyük alkış "Huma Kuşu" türküsüne geliyor. Salona 1960ların, 1970lerin "Tam Bağımsız Türkiye" özlemi çökmüş, herkes türkü mırıldanıyor...Perde kapandığında, oyun yazarı Rahşan Hanımı ilk kutlayan Bülent Ecevit oluyor: Tebrik ederim Rahşan, diyor. Herhalde hakkım vardır, diyerek eşini öpüyor.Ecevite soruyoruz:- Oyunu nasıl buldunuz?- Çok beğendim. Bütün kesimler arasında iyi bir denge kurmuş Rahşan. En çok da Allah tarifini beğendim.Oyunda, Allaha pek inanmayan devrimci genç Faruka sevgilisinin annesi Seher Hanım şöyle tarif ediyor Allahı:- Kitaplarınızda insan bedenini en ince teferruatına kadar gösteren resimler vardır. Böylesine ince bir yapı nasıl oluşmuş, kim oluşturmuş, hiç düşünmedin mi? Bu kitaplarda en önemsiz organımız kalp olarak görünür. Ama bence o kitapların büyük bir kusuru var. Kalbi bir nesne olarak tarif ederler. Oysa onun içine sevgi koyulmuş, ona yürek denmiş, bundan hiç söz edilmez. Ben senin kalbinin kuru bir kalp olduğuna inanmıyorum Faruk. Senin yüreğin var. Bundan eminim. Onun içindir ki insanların çektiği acıyı duyuyorsun, anlıyorsun, onlar için üzülüyorsun, isyan ediyorsun. Bu, yüreğinin içindeki sevgi yüzündendir. O sevgi Allahtır. Sen etrafına hep gören gözlerle bakarsın. Yalnız insanları değil, çiçekleri, otları, ağaçları, tarlaları, ekinleri, onların o güzelliklerini, inceliklerini hayranlıkla seyredersin. Sen onlarda Allahı görüyorsun ama farkında değilsin.Ecevitler bu duygularla tiyatrodan alkışlar arasında ayrılıyor. Rahşan Hanım, seçimden sonra ikinci oyununu bitirme sözü veriyor... fbila@milliyet.com.tr Eski Menekşe Sinemasından dönüştürülmüş Ekin Tiyatronun küçük sahnesine 1960lar düşüyor...