Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin başkenti konumundaki Erbil, modern bir kent olma yolunda hızla ilerliyor. Musul ise tam bir harabe, Basra da Musul’dan çok farklı değil.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’la geçtiğimiz hafta sonu bu üç kenti ziyaret ettik. Savaşın üzerinden 6 yıl geçti. Bu savaşın henüz bittiğini söylemek zor.

Erbil’e ödül
Erbil ışıldarken, Musul ve Basra neden harabe gibi duruyor? Bu sorunun yanıtı, “Savaşta ne yaptın?” sorusuyla yakından ilgili. Ne yaptıkları bugünkü hallerinden belli!
Erbil, ABD ile işbirliği yaptı, Musul ve Basra savaştı. Sonuç, Erbil’e ödül, Musul ve Basra’ya ceza...
1 Mart tezkeresinin TBMM tarafından geri çevrilmesinden sonra ABD’nin Irak’taki tek müttefiki Kürtlerdi. Talabani ve Barzani bu fırsatı her yönüyle kullandılar. Savaştan siyasi ve askeri olarak güçlenerek çıktılar. Geçen 6 yılda buna ekonomik güçlenme de eklenmiş görünüyorlar.
Erbil bir şantiye görüntüsünde. Savaştan hiç “yara” almamış. Aksine, hummalı bir çalışma içinde. Geniş yollar, köprüler, altgeçitler, modern binalar, alışveriş merkezleriyle hızlı bir kalkınma hamlesi içinde. Modern havaalanı A-380’lerin bile inmesine uygun şekilde yapılmış, uluslararası standartlara sahip. ABD ile işbirliği yapmanın ilk sonuçları böyle yansımış Erbil’e...
Erbil, Barzani’nin yüreğinde yattığını söylediği bağımsız Kürdistan’ın başkenti olmaya hazırlanıyor. Savaş, Kürtlerin yönetimindeki kentlere uğramamış, uğradıklarına da ihya etmek üzere dokunmuş...

Musul harap
Musul ise cezalı! Ortaçağ’dan kalmış bir görüntü içinde. Peşmergelerin talanına uğramıştı. Musul’da savaş bitmemiş. Bu ABD askerlerinin halinden belli oluyor. Duvarların arkasında yaşıyorlar. Burunlarını bile çıkaramıyorlar, desek abartı olmaz. Üç metreyi bulan yükseklikteki beton duvarlarla çevrili üslerinden, ancak nöbetçi kulelerinden, kum torbalarının ardından veya mazgal deliğinden tüfekleriyle birlikte dışarıyı gözetliyorlar. Açıkta nöbet tutanlar ise yine aynı koruma duvarlarının içinde havaalanı yolunu kontrol ediyorlar.
Evlerin duvarları delik deşik. Kent, toprak renginden bir harabe gibi duruyor. Yol yok desek, yeridir. Havaalanından Türk konsolosluğuna gelirken kullandığımız yol değil, engelli bir parkurdu. Derin çukurlar içinde otobüsün ilerlemesi mümkün olmuyordu. Çoğu kez devrilecek gibi büyük yalpalarla ve kağnı hızıyla hareket edebiliyordu. Çukurların olmadığı yerlerde de ABD askerlerinin tank paletini sererek yaptıkları yavaşlatıcı engelleri aşmak zorundaydı.
Ortalık çamurdu. Çocuklar bu çamurun içinde top oynamaya çalışıyorlardı. Yırtık pırtık kıyafetleriyle. Savaşın ne olduğunu bilmeden.

Basra Valisi’nin sevinci
Basra’daki görüntü de farklı değildi. Onu da İngilizlerin ezip harabeye çevirdikleri hemen anlaşılıyor. Tıpkı Musul gibi...
İşin ilginci, Basra Valisi’nin “telaşlı bir sevinç” içinde olmasıydı. Elbette Davutoğlu ve Çağlayan’ın ziyaretleri Basra Valisi’ni ve Basralıları duygulandırmıştı. O ayrı. Ama Vali’nin, “İrlandalılar geçen hafta geldiler ve büyük anlaşmalar yaptık” derken gösterdiği sevinç ironikti. Kenti İngilizler yıkmış ve buradan Büyük Britanya’ya iş çıkmıştı. İrlandalılar iş almışlardı! Basra’yı imar edeceklerdi! Tıpkı ABD’lilerin Kuzey’de aldıkları işler gibi! Bir taraftan yık, bir taraftan yap ve ister petrol kazan ister dolar...

ABD çekilirse
ABD’nin çekilme kararı Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi için yaşamsal önem taşıyor kuşkusuz. ABD bölgeyi korumasız bırakarak çekilirse, kuşku yok ki, bu bölge Arapların özellikle Sünni Arapların hedefi haline gelecek. Bir güvenlik sorunu doğacak. El Kaide Musul’da aktif. Bu kentte, “Irak İslam Devleti”ni ilan etmiş durumda. ABD ve Kuzey Irak yönetiminin Türkiye ile işbirliğine yönelmesinin en önemli nedeni bu çekilme kararı. Açılımın ayaklarından birinin bu olduğuna kuşku yok...