Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, bugün New York'a uçacak. Denktaş, BM Genel Sekreteri'nin çağrısına uyarak Annan'la görüşmeye gidiyor.
Denktaş'ın "gidiş"i Ankara ile KKTC'nin ortak görüşüyle kararlaştırıldı.
KKTC Cumhurbaşkanı, Türkiye'den New York'ta karşılaşacağı gelişmelere göre karar verme güvencesi ve Ankara'nın da sorumluluğu üstleneceği teyidiyle gidiyor.
Denktaş, New York'ta nasıl bir mesaj verecek?
Bu sorunun, Ankara ve Lefkoşa'dan gelen ortak yanıtı şöyle:
"KKTC Cumhurbaşkanı, 'itiraz'larıyla gidecek ve Annan Planı'nın esasıyla ilgili müzakerelerin açılması talebinde bulunacak. Otomatik onay için belirlenmiş takvimi kabul anlamına gelecek bir anlayışın değil, Türk ve Rum tarafların uzlaşmasını esas alan bir anlayışın kabul edilmesi için görüşecek."
Yanıtı biraz daha açalım:
Denktaş, Türk tarafının Kıbrıs'ta samimiyetle çözüm istediğini, bu niyetle masaya oturmaya hazır olduğu mesajını verirken, bu oturuşun, prosedürü tamamlamaya dönük şekli bir oturuş değil, gerçekten planın esaslı noktaları da dahil müzakeresi için yapılması gerektiğini savunacak.
KKTC Cumhurbaşkanı, "Kozmatik rötuşlar için değil esası müzakere için oturalım" diyecek ve Annan'dan buna onay vermesini talep edecek.
Denktaş'ın Ankara'nın da uygun görüşünü alarak New York'a taşıyacağı bu mesajın gerekçelerini ise Türk tarafının planda yapılmasını istediği değişiklikler oluşturuyor.
Denktaş'ın götüreceği dosyada bunlar şu başlıklar biçiminde yer alıyor:
1 - Siyasal eşitlik,
2 - Güvence altına alınmış iki kesimlilik,
3 - İki halk, iki demokrasinin varlığı,
4 - Türkiye'nin etkin ve fiili garantörlüğü,
5 - İttifak ve Garanti Anlaşmaları'nın gereği olarak Türk askeri varlığının sürekli kılınması,
Ankara ve KKTC'nin, "müzakere"den anladığı bu konuların müzakere edilmesi ve Rum tarafıyla uzlaşmaya varılması. Planın esasına ilişkin bu konuların müzekereye kapalı olması, Türk tarafı açısından masaya oturmayı anlamsız kılıyor. Amaç, Türk ve Rum tarafının uzlaşması ise bu konuların müzakereye açılması gerektiğini savunuyor. Annan'ın da buna olanak sağlaması gerektiğini düşünüyor.
Bu çerçevenin KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ın başından beri savunduğu yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Annan'ın önkoşullarını kabul ettiğini açıklamış olması, BM Genel Sekreteri'nin koşullarını değiştirmeden ve direktif üslubuyla davetiye çıkarmasına yol açtı. Erdoğan'ın bu koşulların ve katı yaklaşımın değiştirilmesi konusundaki umudu ise ABD Başkanı Bush'la yaptığı görüşmeydi. Ancak, Washington'un Annan üzerinde bu yönde bir etkisi olmadığı anlaşıldı. Aksine, Başbakan Erdoğan'ın verdiği mesajların Annan tarafından, "Başbakan tarafından yapılacak değişiklik önerilerinin sınırlı seviyede kalacağı ve planın parametrelerinin dışına çıkmayacağı konusunda temin edildim" biçiminde algılandığı ve bunun da davet mektubuna yansıtıldığı ortaya çıktı.
Başbakan Erdoğan'ı hayal kırıklığına uğratan da bu oldu. Bunun değiştirilmesi için Başkan Bush nezdinde yaptığı ikinci girişime ise henüz bir yanıt gelmedi. Bu yanıt belki New York'ta Annan'ın takınacağı tutumla verilmiş olacak.
Tabii, Rum tarafının New York'a alacağı tutum da Türk heyetinin tavrı açısından belirleyici bir önem taşıyor.
Annan, dayatmacı tutumunda ısrar ederse, masaya oturmak iki taraf için de cazip olmayacak.