Terör, Türkiye'nin en önemli sorunu. Terör ve terörle mücadele 25 yıldır sürüyor. Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında şehit sayısını ve etkisiz hale getirilen terörist sayısını açıkladı. PKK tarafından öldürülen sivil vatandaşlarımızla birlikte toplam sayı 35 bini buluyor.
Bu sürecin yarattığı ortamdan siyaset alanı da etkilendi. PKK'yla aynı çizgide olan DTP, TBMM'de temsil ediliyor. Selefi olan partiler gibi DTP hakkında da kapatma davası sürüyor.
Türkiye'nin tesellisi bu sürecin toplumsal çatışmaya dönüşmemiş olmasıdır. Halk sağduyusuyla, terör ve terörle mücadeleyi bir etnik çatışmaya dönüştürmemiş; olaya bir güvenlik sorunu olarak bakabilmeyi başarmıştır.
Farklı etnik grupların, farklı dillerin ve kültürlerin bir ulus anlayışı içinde bir arada yaşayabilmiş olması, Türkiye'nin en güçlü yönü ve en büyük şansıdır.
Türkiye, bu anlayışını sürdürmeyi başarabilmelidir. Aksi, ülkenin karşılaşabileceği en büyük tehlike olur.
Altınova örneği
Bu tehlikeye işaret eden birkaç kıvılcım daha önce de görüldü. Ancak, büyümeden söndürüldü. Halkın sağduyusu galip geldi.
Son olarak Altınova'da yaşanan olaylar benzer bir tehlikeyi gösteriyor. Beldede çıkan bir tartışmanın kavgaya dönüşmesi, iki kişinin yaşamını yitirmesinden sonra ortaya çıkan tablo yetkilileri düşündürmelidir.
Cenaze töreni ve sonrasında Doğu kökenli vatandaşların işyerlerinin tahrip edilmesi, olayın etnik bir çatışmaya dönüşme eğilimini göstermesi bakımından dikkatle üzerinde durulması gereken bir tepkidir.
Bu sadece hükümet ve yerel yöneticiler için değil DTP için de sorumlu davranılmasını gerektiren bir örnektir. Bu kıvılcım yangına yol açmadan hemen söndürülmelidir.
Etnik nitelikle toplumsal çatışma terör örgütünün temel amaçlarından biridir.
Türkiye'nin bu tuzağa düşmemesi gerekir. Yöneticilerin, hükümetin, siyasi partilerin halka örnek olacak bir sağduyulu tutum sergilemesi zorunludur. Birbirini suçlamak bu kıvılcımı körüklemek, yangına dönüştürmek anlamı taşır.
Göç alan yöreler
Türkiye'nin her yerinden çeşitli etnik kökenlerden vatandaşlarımız barış içinde bir arada yaşıyor. Aynı işyerinde çalışıyor, çocukları aynı okula gidiyor, aynı hastane hizmetinden yararlanıyorlar.
Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesini güçlendiren bir olgudur. Bunun bozulması, Türkiye'nin çivisinin çıkması anlamına gelir.
Türkiye'nin batı illeri, özellikle kıyı şeridindeki il ve ilçeler Doğu ve Güneydoğu'dan sürekli göç alıyor. Bu yörelerden gelen vatandaşlarımız iş kuruyor, işletme açıyor ve emekçi olarak çalışıyorlar. Göç alan yörelerimizde hangi ilden gelirse gelsin bütün vatandaşlarımızın kaynaşarak yaşamaları esas olmalıdır. Yerleşim yerlerinin etnik kökene göre yoğunlaşması, birtakım gettolar oluşturulması, çeteleşme eğilimi, sosyal barış açısından riskli gelişmelerdir.
Bu yörelerde yaşayan vatandaşlarımızın provokasyonlara karşı dikkatli olmaları, güvenlik sorunlarını güvenlik güçlerine ve yargıya bırakmaları en doğru yol olur.