Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, Kürt sorunuyla ilgili olarak, “Güzel şeyler olacak, bir fırsat doğdu” diye özetlenebilecek sözleri tartışma yarattı ama konu açıklığa kavuşmadı.
Aradan geçen süre içinde “Cumhurbaşkanı böyle konuştuğuna göre bir bildiği vardır” yorumları yaygınlık kazandı. Son olarak Abdullah Öcalan da İmralı’dan avukatları aracılığıyla, “Cumhurbaşkanı, ‘herkes üzerine düşeni yapmalıdır’ diyor. Cumhurbaşkanı olarak bunu söylediğine göre bildiği bazı şeyler var. Bu işler basit değil” dedi ve ağustos ayında kendisinin de bir “yol haritası açıklayacağını” bildirdi.
Öcalan’ın bir bildiği var mı?
Demek ki Öcalan da İmralı’da kendine göre bir çalışma yapıyor. Ortaya bir yol haritası çıkaracak ve ağustosta açıklayacak. Bu durumda akla şu soru da geliyor, “Acaba Öcalan’ın da bir bildiği var mı?”. Bu “yol haritasını” neye göre yapıyor? Öcalan açısından görülen “fırsat” nedir?
Bu sorunun doğmasına neden olan faktörlerden biri de şu anda PKK’nın dağ kadrosunun başında görünen Murat Karayılan’ın açıklamaları. Karayılan, Hasan Cemal’e verdiği mülakattan sonra, Fırat Haber Ajansı’na konuştu. Bu konuşmasındaki şu sözleri dikkati çekiyor:
“Üçüncü bir eğilim ise, çözümden yana olan eğilimdir. Belki çevresi netleşmemiş fakat Kürtleri muhatap alarak çözüme gitmek isteyen eğilimdir. Hem basın yayın çevrelerinde hem de öyle inanıyorum devletin içindeki siyasal güçler içerisinde böyle bir eğilim ortaya çıkmakta ve gittikçe şekillenmektedir. Gözlemlerimiz bu yönlüdür.”
Karayılan’ın “devlet içinde Kürtleri muhatap alan” eğilim gözlemi ile Öcalan’ın sözleri bir arada düşünüldüğünde, “Acaba devletin İmralı’yla bir teması mı var” sorusu da kendiliğinden gündeme geliyor.
Ve muhalefet liderlerinin sordukları, “Nedir bu fırsat?” sorusunun yanıtı burada mı yatıyor?
Diğer iki eğilim
Karayılan, “Kürtleri muhatap alan” dediği ve desteklediği eğilim dışında iki eğilimden daha söz ediyor. Birini, Kürtleri muhatap almayan ve şiddetle bastırmak isteyen eğilim, diğerini ise, sorunu bireysel haklar çerçevesinde ele alan eğilim olarak tanımlıyor. Bu iki eğilim arasında fark olmadığını, aynı kapıya çıktıklarını, ikisinin de “savaş” eğilimi olduğunu belirtiyor. Sadece “üçüncü eğilim” dediği, “Devletin Kürtleri muhatap alması ve bireysel değil kolektif haklar yaklaşımı göstermesi” seçeneğini “çözüm yolu” olarak gördüklerini ifade ediyor.
Bireysel-kültürel yaklaşım
Kürt realitesini kabul eden ve bireysel bağlamda kültürel hakların yaşanmasını bir zenginlik olarak tanımlayan yaklaşımı Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un 14 Nisan’da Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada bulmak mümkün. Org. Başbuğ, bu yaklaşımını daha önceki yıllarda ve görevlerde de kamuoyuyla paylaşmıştı. Daha önce olduğu gibi ulus devlet ve üniter devlet yapısı içinde bunun dışında bir çizgi olmayacağı mesajını verdi.
Aynı yaklaşım CHP lideri Deniz Baykal’da var. O da soruna bireysel düzeyde kültürün yaşanmasının çözüm olacağını savunuyor.
MHP lideri Devlet Bahçeli, partisi içinde konuya, “Hangi ihanete, ne katkıda bulunmamız bekleniyor?” gibi sert bir çıkışla nokta koydu.
DTP’nin söylemi ise Öcalan ve Karayılan’la aynı.
Görülüyor ki konuyu açıklığa kavuşturacak olan Cumhurbaşkanı Gül veya Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları olacak. Her ikisi de şimdilik beklemede görünüyor.