Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kürt açılımı adıyla başlatılan süreçte DTP-PKK cephesinden gelen görüntülerle söylem birbirine uymuyor.
Açılımın önündeki engeller olarak CHP ve MHP gösterilse de süreci tıkayan en önemli faktörün DTP-PKK tarafı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Süreç boyunca bu cepheden yansıyan çelişkiler artık ihmal edilemeyecek kadar göze batmaya başladı.

‘Çatışmasızlık’ tezi
Hükümetin başlattığı süreci başlangıçta olumlu karşıladığını açıklayan DTP-PKK cenahı, “çatışmasızlık ortamı” için eylemlerin önce 1 Eylül’le, ardından bayram sonrasına kadar ertelendiğini açıkladı.
Ancak özellikle son günlerde yoğunlaştığı gözlenen terör eylemleri hiç kesilmedi. Buna karşın DTP lideri Ahmet Türk başta olmak üzere DTP sözcüleri sürekli “Operasyonlar durdurulsun” çağrısını bir “ön şart” olarak dillendirdiler. Türk, neden sonra “operasyonlar dursun PKK da elini tetikten çeksin” diyebildi. Bu süreçte PKK elini tetikten çekmediği gibi eylem ve tehditlerini sürdürdü.
Güvenlik güçlerinin bir tehdit yokken operasyon yaptıklarının öne sürülmesi üzerine Genelkurmay 2. Başkanı Org. Arslan Güner, 30 Ağustos resepsiyonunda durumun hiç de öyle olmadığını, sorularımız üzerine açıklamıştı.
Org. Güner, PKK telsizlerinde söylenenlerle kamuoyuna açıklananların çelişkili olduğunu örneklerle anlatmıştı. “Telsizden verdikleri talimat şöyle” demişti:
“Asker birliğinde duruyorsa vurmayın, çıkıyorsa vurun! Asker ana yoldan gidiyorsa vurmayın, yan yollara girerse vurun!”
Bu, PKK’nın “çatışmasızlık”tan ne anladığını gösteriyor. Asker hareket etmeyecek, ederse vurulacak!
İşte böyle bir ortamda operasyonlar dursun çağrısı yapılıyor. Silahlı eylemler ve tehditler sürerken, müzakere, pazarlık, radikal “açılım” bekleniyor.

Ortak vatan, tek devlet tezi
Keza, DTP-PKK çizgisi “tek devlet, ortak vatan” tezini işliyor. Bu söylemle kamuoyunu inandırmaya çalışıyor ama görüntüler yine bu söylemle çelişiyor. “Bizim tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek resmi dille sorunumuz yok” deniliyor ama Güneydoğu’dan yansıyan görüntüler hiç böyle değil. Gerek mitinglerde gerek cenaze törenlerinde Türkiye Cumhuriyeti’ni bırakın temsil etmeyi, ima dahi edecek en küçük bir ize bile rastlanmıyor. Tamamen ayrı bir ülke, ayrı bir devlet sembolleri ve söylemi yansıyor.
Gerçekle söylem arasında “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirtecek kadar keskin çelişkiler yansırken, “Çözüm çok yakın ve aslında çok kolay” nabızlarıyla Ankara’ya psikolojik baskı uygulanıyor.

Erdoğan’ın söylemi
Hükümetin, televizyon ve gazetelere yansıtılanla aynı nabzı aldığını sanmıyorum. Son günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşmalar, bu havayı pompalayanlarla paralellik taşımıyor. Aksine, Erdoğan, DTP-PKK çizgisinin aldığı tutumu görmüş durumda.
Bu duruşla DTP’nin hükümete muhatap olacağını beklemesi gerçekçi değil. Öyle anlaşılıyor ki, hükümet bu konuda nasıl bir adım atacak, nasıl bir açılım yapacaksa, bunu bir muhatap aramadan yapacak.
Sürecin geldiği aşama bunu gösteriyor.