Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İki seçenekten de söz ediliyor. Hatta ABDnin Felluceye ağır bir bombardıman hazırlığı içinde olduğu konuşuluyor.Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Lizbonda yaptığımız söyleşide bu iki seçeneğin de bulunduğunu belirtiyor ama ikinci seçeneği daha güçlü bir olasılık olarak gördüğünü kaydediyor. Gül, şu değerlendirmeyi yapıyor:"Seçimden güçlenerek çıkmış olan Bush, kendini daha güvenli, başkalarına karşı bir kompleks duymadan sorunu uluslararası zeminde çözmeye yönelebilir. Yeni bir değerlendirmeye gidebilir. Yapılan hataları, yanlışları gözden geçirebilir. Ben bunu daha kuvvetli bir ihtimal olarak görüyorum. Nitekim, bunun işaretleri de var. Savaştan önce BM dahil kimseyi dinlemeyen ABD, son zamanlarda bizim daha o dönemde başlattığımız uluslararası girişimlere sıcak bakmaya, destek vermeye başladı. Örneğin Türkiyenin girişimiyle gerçekleştirilen Iraka komşu ülkeler toplantısına ilgi gösteriyor. Nitekim, 28 Kasımda Mısırda yapılması planlanan toplantıya G - 8ler de katılacak. Bu önemli bir uluslararası zemindir. ABDnin bu toplantıda yer alacak olması, ikinci seçeneği güçlendiriyor. Süreç Türkiyenin girişimlerde ve yaptığı önerilerde ne kadar isabetli olduğunu gösterdi. ABD de bunu görüyor." İkinci kez ABD Başkanı seçilen George Bush, yeni dönemde nasıl bir Irak politikası izler? Felluce başta olmak üzere askeri operasyonları yoğunlaştırıp baskıyı artırır mı? Yoksa diplomatik seçeneği güçlendirip sorunu uluslararası zemine taşır mı? Gül, ABDnin Kuzey Irakta bir Kürt devleti kurulmasına soğuk durmadığı, Türkiyenin ise bu gelişmeden kaygı duyduğu yolundaki yorumlara karşılık ise, şöyle konuşuyor:"Türkiyeyi, Türkleri bu yolla, Kürtlerle korkutmaya çalışmak, meselenin büyüklüğünü kavramamak demektir. Bu sığ bir yaklaşımdır. Küçük bir iştir. Türkiye böyle korkutulamaz. Bu basit bir yaklaşım olur. Türkiyenin gücü ve büyüklüğü zaten biliniyor. Ama mesele bu değil. Böyle yaklaşılırsa, bölge ve dünya açısından sorun kavranılmamış demektir. Irakın bütünlüğünün, birliğinin korunması, bütün bölgenin huzuruyla ilgili olduğu kadar dünya barışıyla da ilgilidir. İşte Filistin - İsrail meselesi ortada. Bölge daha bu meseleyi kaldıramazken, bir de kökleşecek başka meseleler yaratmak bölge ve dünya barışı için çok tehlikeli olur. İranı, Kürtleri, Suudi Arabistanı diğer ülkeleri altüst edecek değişiklikler, bölgede huzur bırakmaz. Bu öyle Çek - Slovak işi gibi değil. Çok daha büyük problemler doğar. Biz bu konuda sürekli bölge ülkelerini ve ABDyi uyarıyoruz. ABD de bunu görüyor, görmek zorunda." Korkutmak küçük iş Gül, Irakın geleceğiyle ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yapıyor:"Tabii belirsizlik var. Irakta yapılacak seçim çok önemli. Çünkü bu seçimle belirlenecek Meclis, Irak Anayasasını yapacak. Bu anayasa da kolay kolay değişmeyecek. Önemli olan, Sünni Arapların da bu seçime girip girmeyecekleridir. Bu seçim kısa zamanda yapılamayabilir, ertelenebilir, ancak yapıldığında mutlaka Iraktaki bütün kesimleri kapsamalıdır. Tam temsil için bu şarttır. Eğer Sünni Araplar seçime katılmazlarsa eksik bir sonuç doğar. Meşruiyet tartışmaları başlayabilir. Bu nedenle biz Sünni Arapların da bu seçime katılmaları için girişimlerde bulunuyoruz. Oradaki parti yöneticileriyle, diğer önde gelenlerle görüşüyoruz. Ankaraya çağırıp konuşuyoruz. O kesimin bir kırgınlık ve kızgınlık içinde olduğu açık. İkna etmeye çalışıyoruz. Sünni Arapların seçime katılmamaları Iraka büyük kötülük olur. ABDnin de bunu görmesi, düşünmesi ve buna göre hareket etmesi gerekir. Ben Arap Ligine de bu tavsiyeleri yapıyorum. İnisiyatif almalarını, somut projeler geliştirmelerini söylüyorum. Irak seçimlerinin eksik ve sakat olmaması gerekir." Irakın geleceği... Gül, ABD yönetiminin, hatalarını gözden geçirmesi gerektiğini belirtirken de şöyle konuşuyor:"Benim bir tezim var. Eğer bu şekilde giderse demokratik olarak Irakın başına gelecek hükümet, sizin karşıtınız olur. ABDye bunu söylüyorum. Bu ülkedeki, bölgedeki geleneği bilmemek, halkı tanımamak iyilik yapıyorum derken size düşman yaratıyor."Gül, Irakın bütünlüğü, birliği ve istikrarı için en fazla çaba gösteren ülkelerin başında Türkiyenin geldiğini vurguluyor. Gülün tezi Brükselde dün başlayan ve bugün de devam edecek AB Zirvesine katılmak için Portekizden ayrılmadan önce, AB süreci konusunda Lizbonda yaptığı temaslar hakkında da bilgi veren Dışişleri Bakanı Gül, görüştüğü Portekizli siyasetçiler arasında Sosyalist Enternasyonel Başkanı ve Portekiz eski Başbakanı Antonio Guterezin önerisine dikkat çekiyor. Guterezin siyasetçilerin yanısıra Türk Ordusunun üst yönetiminin de Avrupadaki meslektaşları, yani AB ülkelerinin komutanları nezdinde 17 Arılıktaki AB zirvesine kadar "lobi yapması"nın önemini vurguladığını kaydeden Gül, "Bize de ilginç geldi. Türkiyeye dönünce kendi yetkililerimize bu görüşü aktaracağız" değerlendirmesini yaptı. fbila@milliyet.com.tr Askeriniz lobi yapsın