Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Ankara ikinci tezkereyi geri çevirdiğinde beklenti şuydu: "ABD Türkiye’yi dışlar ve cezalandırır. Ancak bu durum Avrupa Birliği’ni Türkiye’ye yakınlaştırır."
Başlangıçta ABD, Ankara’yı dışlamaya ve cezalandırmaya yöneldi ama bu hatasını çabuk anladı. Irak savaşı ve sonrasında, Türkiye’ye ihtiyacı olacağını kavradığı gibi, Türkiye’nin savaş ve ABD karşıtı bölgesel cepheye itilmesinin yanlış olacağını anladı. Powell Ankara ziyaretiyle, Bush ek bütçeyle yeniden Türkiye’yi kazanmaya yöneldi.
Avrupa da hatasını anlamış gibi görünüyor. Ankara’nın ikinci tezkereyi geri çevirdiği gün, Fransa - Almanya ittifakının önderliğindeki Avrupa, destek olacağına, Ankara’yı Kuzey Irak’a girerseniz, Kıbrıs’ta imza atmazsanız, AB’ye giremezsiniz, diye tehdit etti.
Irak savaşında karşı cephelerde duran ABD ve Avrupa’nın aynı anda Türkiye’yi dışlamaya çalışmaları çelişkili bir durumdu. Şimdi ise ikisi de yakınlaşmaya çalışıyor.
Bunun izlerini Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Brüksel ziyaretinde görmek mümkün. NATO dışişleri bakanları toplantısında bir konuşma yapan Gül, hem ABD’ye, hem de Avrupa’ya sitem etti. Avrupa’nın Türkiye’yi anlamamakta ısrar ettiğini vurguladı. Gül’ün Avrupalı muhataplarına verdiği mesaj şuydu:
"Bölgeyi, Irak’ı, toplumsal ve siyasal yapıyı, bölge insanını bilmeden yorum yapılıyor, politika belirleniyor. Biz bunun yanlış olacağını defalarca söyledik. ABD’ye de, Avrupa’ya da söyledik. Haklı olduğumuz yeni anlaşılıyor. Ayrıca Türkiye’ye karşı takınılan tutum da çok haksız ve yersizdi. Bizim Irak ve Kuzey Irak’la ilgili kaygılarımız belli. Bunları açıkça söyledik. Kuzey Irak’ı işgal gibi bir niyetimiz olmadığını da vurguladık. Kaygılarımız gerçekleşmezse Kuzey Irak’a girmek gibi bir niyet taşımadığımızı da söyledik. Ama Avrupa bunu anlamak istemedi. Yaptığı yorumlar ve aldığı tutumla Türkiye’nin çıkarlarını zedeledi. Başta turizm olmak üzere şimdiden ekonomik kayıplara uğradık."
Gül’ün bu sitemli konuşması başta NATO Genel Sekreteri Robertson olmak üzere Avrupalı dışişleri bakanlarını etkilemiş görünüyor. Robertson’un Gül’ü dinledikten sonra "çok etkileyici bir konuşmaydı" biçiminde yorum yaptığı ve etrafıyla paylaştığı gelen haberler arasında.
Gül’ün Irak sorununda ve savaş sonrasında Türkiye’nin önemini ve işlevini vurgulayan konuşmasından sonra Ankara’ya olan ilginin arttığını söyleyebiliriz.
Örneğin Fransız Dışişleri Bakanı De Villepin, hem kendisinin, hem Cumhurbaşkanı Chirac’ın Ankara’yı ziyaret etmek istediklerini iletmiş. Alman Dışişleri Bakanı Ficsher de gelmek istediğini belirtmiş. İki bakan Gül’den takvim bekliyorlar. Avrupa, bir yandan Irak’ta gelişmeleri ve ABD’yi gözlerken bir yandan da Türkiye’ye yakınlaşmaya çalışıyor.
Aynı zamanda İran ve Suriye’nin ilgisi de arttı. Irak’tan sonra ABD’den tehdit alan bu iki ülke bölgesel bir politika geliştirmeye çalışıyor. İran Dışişleri Bakanı Harrazi’nin Ankara ziyaretinden sonra Gül, Suriye’ye gidecek. Harrazi, Türkiye - İran - Suriye dışişleri bakanlarının üçlü bir toplantı yapmasını önermiş, ancak, Ankara görüşmelerin ikili yapılmasını yeğlemiş durumda.
Moskova’dan gelen haberler Devlet Başkanı Putin’in Ankara ziyareti planladığı yönünde. Sırada KKTC, Belgrad, Lüksemburg ve Atina toplantıları var.
Irak’ta savaş ilerledikçe Ankara bir diplomasi kavşağına dönüşüyor.
Anlaşılıyor ki, savaş sonrasında Türkiye’ye olan ihtiyaç daha da artacak. Bu şimdiden gösterilen ilgiden de belli oluyor.
Türkiye savaş öncesi yalpalamaya düşmeden savaş sonrası için izleyeceği politikayı sağlam biçimde belirlemeli ve özgüvenini yitirmemeli...