1. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve emniyet teşkilatı mensupları içinde "terörle mücadele" ediyoruz görüntüsü altında maddi çıkar sağlamak, haraç almak için çete kuranlar, keyfi operasyonlar yapanlar varsa, bunlar ortaya çıkarılıp cezalandırılmalıdır. TSK içinde zaman zaman böyle organizasyonlara girenlerin yakalanıp yargılandığını görüyoruz.2. Buna karşın bu tip girişimleri TSK'nın veya Emniyet Genel Müdürlüğü'nün temel çalışma tarzı gibi gösterip bunun üzerinde TSK ve Emniyet teşkilatının üst düzeyini hedef alarak, bu kurumları hırpalamak, etkisizleştirmek, baskılamak için siyaset yapanları ayırmalıyız.Bu yaklaşım içinde Şemdinli iddianamesinin bombalamayla ilgili bölümü ayrı, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'la ilgili bölümü ayrı ele alınmalıdır.İddianamenin Org. Büyükanıt'la ilgili bölümüne ilişkin tartışma sonunda gelip siyasete dayanacaktır. Konu TSK'nın PKK ile mücadelesi bağlamında silahlı güçleri kapsayacağı gibi, PKK'nın siyasallaşma ve meşrulaşma çabaları bağlamında da başta iktidar partisi olmak üzere siyasi partileri de kapsayacaktır. Kuşku yok ki, konu gündeme "Kürt sorunu" başlığı altında ulusal ve uluslararası boyutlarıyla da yansıyacaktır. Önce iki konuyu birbirinden ayıralım: Siyasi yönüne baktığınızda; TBMM komisyonunda ifade veren bölge belediye başkanlarının aynı söylemi kullandıklarını görüyorsunuz. Bu söylem PKK'nın iddialarıyla paralellik taşıyor. İfade veren belediye başkanlarının ortak yaklaşımı askerin "suçlu" olduğu yönünde.Bu şaşırtıcı bir durum değil...Bugün bölgedeki siyasi tablo, PKK'nın siyasi hâkimiyetini gösteriyor. Belediye başkanlarının siyasi tutumlarının paralellik taşıması, benzer çizgiyi savunmalarından ve bu nedenle seçilmiş olmalarından kaynaklanıyor.İmralı'dan, Kandil Dağı'ndan gelen değerlendirmeler, öneriler, hatta talimatlar ile bölgenin yerel yöneticilerinin değerlendirmeleri, söylemleri ve uygulamaları örtüşüyor.O halde, işin silahlı mücadele yönü tartışılırken siyasi yönü de tartışılmalıdır. PKK silahlı mücadeleyi kaybetmiştir ama siyasi ve hatta hukuki alanda elde ettikleri azımsanmayacak düzeydedir.O zaman şu soru da gündeme gelmelidir: TSK ve emniyet güçleri silahlı mücadele yürütürken, siyaset kurumu; hem siyasi partiler hem de ülkeyi yöneten iktidar olarak nasıl bir başarı elde etmiş, nasıl bir çözüm üretmiştir? Siyasi tabloya bakarsanız, PKK çizgisine yakın siyasi parti ve kuruluşlar dışında bölgede etkili olan başka bir siyasi parti yoktur.Durum böyleyken, yürütme, yasama ve yargının, TSK ve PKK'ya eşit mesafede kurumlar gibi, PKK'yı "müşteki", TSK'yı da "sanık" konumuna itme gayretlerine dikkat etmesi gerekir.Siyasi sorumluluk ve başarı yüzde 10'luk baraja sığınıp "komutan üzerinden" güç göstermek değildir. fbila@milliyet.com.tr Siyasi tablo