Türk Silahlı Kuvvetleri idam ve Abdullah Öcalan konusunda ne düşünüyor? Askerlerin bu soruya verdikleri ortak yanıt şu: "Türk Silahlı Kuvvetleri, Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun, ‘Bu soruyu bize sormayın, biz bu konuda tarafız, kararı siyaset verecek’ diye açıkladığı çizgide duruyor."
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görüşü bu ve bu görüş değişmiş değil. Ancak, bazı üst düzey komutanların "kişisel" görüş olarak belirttikleri yaklaşımlar da kamuoyuna yansımaya başladı. Bu yaklaşımların ortak noktası şöyle özetlenebilir:
"Abdullah Öcalan, Nazi Rudolf Hess gibi ömrünün sonuna kadar cezaevinde tutulabilir."
Hitler’in son döneminde sağ kolu gibi bir işlev gören Hess, 1945’te yakalanmış, Nürnberg Savaş Suçları Mahkemesi’nde yargılanıp ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Hess, 1945’ten intihar ettiği 1987 yılına kadar hapiste kaldı.
Üst düzey komutanların gündeme getirdiği bu formül bir yasa veya Anayasa güvencesiyle sağlanabilir. Yaklaşım, Öcalan veya aynı suçtan mahkum olanların aftan yararlanmasını önlemeye yöneliktir.
Binlerce şehit vermiş bir ordunun üst düzey komutanları bile bu formülü düşünebiliyorlarsa, kuşku yok ki, buradaki tek amaç ülke çıkarlarıdır. Yoksa, "Biz tarafız, bize sormayın" ifadesindeki anlam açıktır.
Bu formül ne sağlayabilir? Elbette Avrupa Birliği’ne girişin garantisi değildir. Ancak, en azından, bundan sonra da terör suçlularının Türkiye’ye iadesini kolaylaştıracak, terörle ortak mücadelede Türkiye’nin etkinliğini artıracaktır. Vurgulanması gereken nokta, Türkiye’nin artık idam konusunda kendi kararını kesin olarak vermesidir. Sadece Avrupa Birliği için değil Türkiye için bu konudaki kararını kesinleştirmesi gereklidir. Askerin beklentisi de bu yöndedir.
Bu formüle siyasi partiler nasıl bakar?
Başbakan Ecevit ve ANAP lideri Yılmaz, idamın kaldırılmasını savunduklarına göre, "Hess modeli"ne de sıcak yaklaşacaklarını tahmin etmek zor değil. Ancak hükümetin diğer ortağı MHP’nin tutum değiştirmesinin zor olacağı söylenebilir. Bahçeli’nin Çin’den verdiği mesajlar bunu gösteriyor. MHP, temel siyasetini ve dolayısıyla siyasi varlık nedenini büyük ölçüde bu konuya bağlamış görünüyor.
Geriye muhalefet partileri kalıyor. DYP lideri Çiller’de gözlenen tavır değişikliği, Ecevit ve Yılmaz’ın aradığı "Meclis desteği"ni ortaya çıkarabilir mi? Çiller’in, Derya Sazak’a söylediği, "AB mi, Apo mu derseniz, AB derim" sözleri, bu sorunun aşılmasında anahtar işlevi görebilir. Konu, MGK ve Sezer’in toplayacağı liderler zirvesinden sonra daha somut hale gelecektir.