Hükümetin ilk iki yılında imajını güçlendiren en önemli çalışmalarından biri "hortum işleri" ile mücadeleydi.
Bankaların nasıl boşaltıldığı ortaya çıktıkça vatandaşın şaşkınlıktan gözleri büyüyor, boşaltma işlemini yapanların yakalanıp yargı önüne çıkarılmasını takdirle izliyordu.
Bankalarla ilgili raporların kamuoyuna yansımasıyla birlikte, bazı özel bankaların sahipleri tarafından boşaltıldığı, bu yetmiyormuş gibi bu bankalara kamu bankalarından açılan kredilerin de aynı yöntemle uçup gittiği ortaya çıktı. Değişik rakamlar telaffuz edilse de bu yolla boşaltılan, diğer deyişle hortumlanan tutarın milyarlarca dolarla ifade edildiği belleklerde tazedir.
Ancak sonucun ne olduğu kuşkulu...
Bilinen tek gelişme, Fon'a devredilen bu bankalara Hazine'den kağıt ve para pompalanması sonucu satılabilir halde tutulmaya çalışıldıkları. Bugüne kadar Fon'a devredilen bankaların Hazine'ye maliyetlerinin 22 milyar doları bulduğu ve bu maliyetin her geçen gün arttığı. Bu bilgileri denetim elemanları derneklerinin üst kuruluşu olan DENETDE resmi raporlara dayanarak belirtiyor.
Bu bankalardan yurtdışına ne kadar para kaçırıldığı, yapılan takip sonucu ne kadar paranın tahsil edildiği, salıverilen banka sahiplerinin Bankacılık Üst Kurulu'yla nasıl bir anlaşma yaptıkları, nasıl bir ödeme planı ve taahhütte bulundukları bilinmiyor.
Bankalardan boşaltılan paranın akıbeti meçhul olduğu gibi bu bankaların Fon yönetiminde Hazine'ye 22 milyar dolar yük getirmiş olmaları da ayrıca eleştiri konusu.
Bu durumda bankaların Fon'a devredilmesinin, sahiplerinin mallarına tedbir konulmasının, sorumluların yargı önüne çıkarılmasının ne anlam taşıdığı da bilinmeyenler arasında.
Hem Hazine'ye 22 milyar dolar ek yük getirip, hem de sorumlular serbest bırakılıp, işlerinin başına döneceklerdiyse, denetim ve yargı sürecinin nasıl bir işlevi oldu?
Hükümet ve yargı başlatılan hortum operasyonlarının arkasını getirmek zorunda. Bugün kamuoyunda yolsuzlukla mücadele konusunda duyulan güven çok hızla düşmeye başlamış durumdadır. Mücadele inandırıcılığını yitirmek üzeredir.
Yolsuzluk, usulsüzlük, hortumlama konusu olsa bile birçok bilgi "bankacılık sırrı" adı altında gizlenmektedir. Ancak, kamuoyunun bu gelişmeleri bilmeye hakkı vardır. Türkiye'de ekonomik krizin en önemli nedeni ve tetikleyicisi olarak sunulan banka boşaltmaların sessiz, sedasız gündemden düşürülmesi soru işaretlerini artırmaktadır.
Kamu bankalarından batak bankalara, batak firmalara, batak kişilere verilen krediler ve bunların akıbeti nedir? Ne olmuştur da, banka boşaltmaktan yargı önüne çıkarılan hemen herkes salıverildiği gibi neredeyse devletten ve vatandaştan alacaklı duruma getirilmiştir? Ne olmuştur da sanıklar mahkemelere kafa tutar hale gelebilmişlerdir?
Hükümet ve yargı, "hortum işleri"nin peşini bırakmamalıdır.
Bırakırsa sözünün altında kalır.