“Kürt açılımı” olarak isimlendirilen süreci “Milli Birlik Projesi” olarak anmaya başlayan iktidar kanadı tutum değiştiriyor veya yeni tutum alıyor, diyebiliriz.
Sürecin başlangıcında “sınır” belirlemeyen hükümet, özellikle Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un 30 Ağustos mesajından sonra “paralel” bir çizgide tutum almaya başladı. Gerek Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son konuşmalarında yaptığı vurgular gerek İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın son basın toplantısı, DTP ile “makasın açıldığını” ortaya çıkardı.
Başlangıçta bir çerçeve çizmeden yola çıkan hükümet, bir ayın sonunda, Anayasa’nın 3. maddesinde ifade edilen niteliklerin tartışma dışı olduğunu ilan etti. İktidar kanadı, DTP-PKK çizgisini ve o çizgiyi henüz içini bilmedikleri açılım yolunda sınırsız destekleyen yazar-çizer kesimini yalnız bırakmış görünüyor.
Diyarbakır’a yanıt
Başbakan Erdoğan, önceki akşam Polis Akademisi’nde yeni şekillenmeye başlayan tutumu daha netleştirdi. “Devletin ve hükümetin hiçbir koşulda terör örgütünü veya teröristleri muhatap alması, onlarla müzakereye oturması asla ve asla söz konusu olamaz” diyerek, DTP’nin Diyarbakır mitinginde dile getirdiği taleplere hızla yanıt vermiş oldu.
İmralı’dan yansıyan talepler ve DTP’nin söylemi karşısında, Anayasa’nın 3. maddesinin sınırlarında durduğunu vurgulamaya başlayan iktidarın yavaş yavaş “DTP’yi sorumlu tutmaya” yöneldiğini gözlüyoruz.
Başbakan Erdoğan’ın yakın danışmanlarından olduğu bilinen, Yeni Şafak’ta “Yasin Doğan” adıyla yazan Yalçın Akdoğan’ın dünkü yazısı bu tutumun bariz örneğini oluşturuyordu.
Akdoğan’ın dünkü yazısının başlığı şöyleydi:
“DTP’nin ürkütücü söylemi süreci zorlaştırıyor”
Yazısında şöyle diyordu Akdoğan:
“DTP, demokratik açılım sürecini, Kürt kökenli vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini geliştiren, sorunları hafifleten bir girişim olmak yerine, siyasal Kürtçülüğü sıçrama tahtası haline getirmeye çalışıyor. Bütün mesele Öcalan’ı kurtarmaya, PKK’yı meşrulaştırmaya indirgenmiş durumda.”
Ve şöyle devam ediyordu:
“Açılımdan murad, Öcalan’ı muhatap almak ve kurtarmak, PKK’yı ve mücadelesini meşrulaştırmak değildir.”
Akdoğan, DTP’yi ağır eleştiriyordu:
“DTP’lilerin bugünkü hali ‘kraldan çok kralcılık’ yapmaya benziyor. Öcalan’ın sık sık bu DTP’yi aşağılaması normal demek ki..”
Karamsarlık havası
Akdoğan’ın yazısı ileriye dönük karamsarlık da içeriyordu. DTP’ye yüklenirken şöyle diyordu:
“Farklı kesimleri tahrik eden, çözüm sürecini destekleyen insanları bile ürküten pervasız söylemler sorunu daha da derinleştirir. Diyarbakır’da yapılan konuşmalar süreci hararetle destekleyen birçok insanı ajite etmiş, tahrik etmiş ve acaba diye düşünmeye sevk etmiştir.”
Yanlış hesap
İktidar kanadındaki söylem ve tutum değişikliği göze batmayacak gibi değil. İktidar eğer DTP’yi böyle görüyorsa, işin başında bir “hesap hatası” var, demektir. Hükümetin DTP’yi, PKK’yı iyi analiz etmeden, iyi bir hazırlık yapmadan yola çıktığını gösterir.
Akdoğan’ın DTP’liler için “kraldan fazla kralcı” benzetmesi aslında iktidar adına içini bilmedikleri çözümü hükümetten fazla destekleyenler için de geçerli. İktidar kanadının yeni tutumu ve söylemi; her durumda iktidarı destekleyen veya desteklemek zorunda olanların, bir süre sonra arkalarına baktıklarında, orada hükümet desteğini göremeyeceklerinin işaretidir.