Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hikmet Bila


MHP lideri Alparslan Türkeş'in kaybı siyaset dünyasında ve kamuoyunda büyük sarsıntı yarattı. Türkiye'de nesillerin yakından tanıdığı, 80 yaşında bile aktif politikanın içinde olan Türkeş, benzeri az görülen bir kararlılık örneği göstererek aramızdan ayrıldı.
Türkeş'in rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı gece, gazetecilik açısından bir maraton başladı. Sevenleri hastaneye akın ederken, milyonlarca vatandaş da, ekranları başında son haberleri almaya çalıştılar. Televizyon kanallarının çoğu, çelişkili haberler vermek zorunda kaldılar.
O gece Milliyet kadroları, sabaha kadar görevinin başındaydı. Türkeş'in vefatını ve tepkileri doğru ve ayrıntılı olarak okurlarına iletmek için. Gazetecilik, üzüntü veren olaylarda da iyi olmak zorunda.
Alparslan Türkeş, Türkiye'de milliyetçiliğin simgesi haline geldi. Onun, 1940'lı yıllardan itibaren bayraktarlığını yaptığı bu akım, yıllar içinde çeşitli değişiklikler gösterse de "Türkeş" ismi, "Türk milliyetçiliği" ile eş sayıldı. Türkeş, özellikle son yıllarda ılımlı, dengeli ve sorumlu tutumuyla herkesimin takdirini kazandı. Artık Türkeş yok. Arkada bıraktığı milliyetçiliğin ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin nasıl bir yol izleyeceğini, önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Öte yanda, adı konmamış bir milliyetçiliğin, vahşi bir ırkçılığın Avrupa'da boy gösterdiğini çoktan görmeye başladık. Hollanda'larda, Almanya'larda yakılan vatandaşlarımızın evlerinden tüten dumanlar bunu çok çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Avrupa başkentlerinde görev yapan Milliyet temsilcileri Mine G. Saulnier, Ahmet Sever, Mehmet Aktan ve Ali H. Yurtsever'in, yükselen ırkçılıkla ilgili haber ve yazılarını geçtiğimiz hafta Milliyet sayfalarında okudunuz. Gelişme, tüyler ürpertici.
Hitler'e iktidar yolunun açıldığı 1933 yılından bu yana en büyük işsizliğin yaşandığı Almanya'da, Başbakan Kohl'ün, Türkleri, "işe yaramaz geri Müslümanlar" olarak tanımlamasını, adeta Almanya'daki Türkleri hedef göstermesini nasıl yorumlayacağız? Fransa'da ve Avusturya'da da durum, pek farklı değil.
Avrupa'da yaşayan yurttaşlarımızın, Hitlervari bir soykırımın kurbanları olmasını istemiyorsak, o insanlara sahip çıkmalıyız. Önce devlet olarak...
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Güneydoğu'daki başarısı, artık dünya basınında da yer almaya başladı. Time dergisi ve Wall Street Journal gazetesi, Türk ordusunun terörü bitirdiğini, en azından "kabul edilebilir düzeye indirdiğini" dünyaya duyurdular. Ve bölgeye yatırım yapmaya başlayan özel sektörün girişimlerinden örnekler verdiler.
Güneydoğu'da terörle mücadele görevini yıllardır kesintisiz sürdüren, eriyle, astsubayıyla, subayıyla, polisiyle birçok şehit veren Türk Silahlı Kuvvetleri, bölgedeki çatışmanın niteliğine göre personelini yetiştirmiş, eğitimini tamamlamış, strateji ve taktiklerini belirlemiş ve ilk kez karşılaştığı böyle bir mücadeleden yüzünün akıyla çıkmıştır.
Terör zaman zaman başını kaldırsa da, anlaşılıyor ki, bundan sonra ciddi bir varlık gösteremeyecek ve bölge halkından daha da soyutlanacaktır.
Bir şartla: Silahsız kuvvetler bölgede en az Silahlı Kuvvetler kadar başarılı olursa... Bölgenin altüst olan ekonomisi uygar ölçülerde ve hızla yeniden kurulursa. Okullar açılırsa. Asfaltlar döşenirse. Fabrikalar yükselirse...
Bütün bunlar Türkiye'de var. Gerekli olan karar ve kararlı uygulama. Şimdi ilk görev bu olmalı.


Yazara Email bila@milliyet.com.tr