Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, Kıbrıs planını, Güney Kıbrıs Rum yönetimi kabul etti. Müzakereye hazır olduğunu bildirdi. Bu kararı bildirirken Rum yönetimi lideri Klerides’in üç yıllık eş başkanlık dahil olmak üzere bazı çekincelerini de dünyaya duyurdu.
Rum tarafının, Annan’ın planına böyle yaklaşması bekleniyordu.
Türk tarafının yaklaşımına gelince...
AKP lideri Tayyip Erdoğan, planın "müzakere edilebilir" olduğunu daha önce açıklamıştı. Bu görüşünü KKTC ziyaretinde yineledi. Atina ziyaretinde de güçlendirdi. Planın müzakere edilmemesinin söz konusu olmayacağının altını çizerek söyledi. Erdoğan, müzakere edilecek olmasının, planın aynen kabul edileceği anlamına gelmeyeceğini eklemeyi de unutmadı.
Müzakere konusunda Erdoğan, AKP hükümetini bağlayan açıklamalar yapmış durumda. Kabinesini oluşturan Başbakan Abdullah Gül’ün de müzakere konusunda aynı yaklaşımı göstereceği anlaşılıyor.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, kendisini ziyaret eden Erdoğan’a "masadan kaçan taraf olmayın, müzakereye oturun" tavsiyesinde bulundu. Eski Başbakan Bülent Ecevit’in tavsiyesi ise, Annan planında özellikle Türk tarafından talep edilen topraklar ve göç konusunda tuzaklara dikkat edilmesi.
Peki KKTC bu plana ne diyor?
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş rahatsız olduğu için henüz resmi bir görüş açıklanmadı. Ancak KKTC yönetiminin AKP yönetiminden daha temkinli ve kuşkulu bir tavır içinde olduğu gözleniyor.
Erdoğan’ın KKTC’yi ziyareti sırasında görüşme olanağı bulduğumuz KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, planda Türk tarafından talep edilen toprakların, stratejik önem taşıdığı düşüncesinde. Bu toprakların verilmesi halinde Magosa dahil Türk tarafının tam kuşatma altına gireceği görüşünü taşıyor. Bu nedenle, bu haliyle toprak talebine evet demenin mümkün olmadığını düşünüyor.
KKTC yönetimi, bu yaklaşımın Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tarafından da paylaşıldığını belirtiyorlar.
Rauf Denktaş’ın oğlu Serdar Denktaş da talep edilen toprakların KKTC ve Türkiye’nin güvenliği açısından stratejik önemi olduğuna dikkat çekmenin yanı sıra, Rumların Kuzey’e dönüşlerini öngören planın, "Rumlarla Türkler arasında yeniden çatışma çıksın" anlamı taşıdığını düşünüyor.
Annan planına müzakere zemini hazırlaması açısından olumlu yaklaşılsa da, bu haliyle KKTC tarafından kabul edilebilir nitelikte görünmüyor.
Annan planına askeri stratejistlerin yaklaşımı ise güvenlik ve Türk varlığı esasına dayanıyor. Annan planının Türk tarafından istediği toprakların askeri açıdan kuşatma gibi göründüğüne vurgu yapılıyor. Karpaz Burnu’nun Rumlara bırakılmasını öngören haritanın ise kabul edilemeyeceği vurgulanıyor. Askeri uzmanlar, Karpaz Burnu’nun Türkiye’nin güvenliği açısından önem taşıdığını, özellikle Bakü - Ceyhan Boru Hattı düşünüldüğünde, bu bölgenin stratejik öneminin daha da öne çıktığını belirtiyorlar. Bu nedenle de Rumlara verilmesinin kabul edilemeyeceğine işaret ediyorlar.
Buna karşın, sorun Rum tarafına toprak verilmesi olarak görünüyorsa, bunun başka biçimde çözülebileceği önerisi de askeri uzmanlarca dile getiriliyor. Örneğin, 60 bine yakın Türkün göç etmesine neden olacak ve Türk tarafını stratejik olarak kuşatacak olan topraklar yerine, yine aynı oranda toprağın KKTC - Güney Kıbrıs sınırı boyunca bir bant şeklinde bırakılabileceğini söylüyorlar.
Bu kaygıların Dışişleri ve Genelkurmay tarafından da paylaşıldığını söyleyebiliriz.
Erdoğan, müzakereye kararlı tutumunun yanı sıra bu kaygıları da hissettiren bir söylem kullanmaya başladı. Ayrıca, 12 Aralık’ta yapılacak Kopenhag zirvesine kadar sonuç alınmasının mümkün olmadığını da kesin bir dille ifade ederek, zaman sıkıştırmasını reddetmiş oldu. Denktaş’ın rahatsızlığını da gündeme getirerek, zamanlama talihsizliğine de dikkat çekti. Erdoğan bu söylemiyle çözümden yana bir kararlılık yansıtırken frene de basmış görünüyor.
Annan planının, Türkiye’nin AB’den müzakere tarihi almasının ön koşulu olup olmadığı, BM ve Rum tarafının iyi niyet taşıyıp taşımadığı müzakere sürecinde anlaşılacak...