KKTC ile ilgili iki önemli gelişme yaşandı: 1- Türkiye ile KKTC arasında Gümrük Birliği anlaşması imzalandı. 2- BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs özel temsilcisi De Soto, bu görevinden alındı.
Önce ikincisinden başlayalım...
De Soto'nun Kıbrıs görevinden alınması, KKTC yönetimi ve Kıbrıs uzmanı diplomatlarca "Annan planının iflası" olarak tanımlanıyor.
Nedeni, "Annan planı"nın esas itibariyle De Soto tarafından hazırlanmış olması. Diğer ifadeyle Annan planının "De Soto planı olması. De Soto'nun Kıbrıs görevinden alınması, planın başarısızlığı olarak değerlendiriliyor.
KKTC ile Gümrük Birliği anlaşması yapılması ise, Türkiye ile entegrasyon açısından önemli ve somut bir adım olarak görülüyor. Bu anlaşmanın siyasi anlamı şöyle özetleniyor:
"Türkiye'nin Kıbrıs politikası bir devlet politikasıdır. Bu politika, Kıbrıs Türklerini güvenceye almayan ve eşit egemenliğe dayanmayan bir çözümün dayatmayla kabul edilmeyeceği esasına dayanır. Bu sonuca ulaşıncaya kadar ambargo altında KKTC ile Türkiye arasında güvenlik, ekonomi, ticaret ve sosyal hizmetler alanında entegrasyon devam edecektir. Bu Avrupa Birliği'ne de Kıbrıs Rum yönetimine de Türk tarafının kararlılığı anlamında ciddi bir siyasi mesajdır."
Gümrük Birliği anlaşması, KKTC'yi ekonomik açıdan rahatlatacak, ambargonun etkilerini göreceli olarak hafifletecek ve Türkiye üzerinden Avrupa ile ticareti kolaylaştıracak bir adım olarak değerlendiriliyor.
Bu sonuç bir iki günde alınmış ani bir karara dayanmıyor. Türkiye ile KKTC arasında Dışişleri ve ekonomik kurumlar ile askerlerin karşılıklı olarak yürüttükleri uzun ve detaylı bir çalışmanın ürünü.
Devlet politikasının bir sonucu olduğu bu çalışmada Genelkurmay'ın da aktif görev almasından da belli oluyor. Genelkurmay da Kıbrıs Dairesi'nin başında görev yapan Tuğamiral Kadir Sağdıç'ın katkılarından söz ediliyor. Sağdıç, son YAŞ kararıyla tümamiralliğe yükseldi. Amiral Sağdıç, bu adımın mimarlarından sayılıyor.
KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Türkiye ile yapılan Gümrük Birliği anlaşmasını Kıbrıs Rum yönetimi ile de yapabileceklerini açıkladı. Bu önemli bir çağrı. Ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi Kıbrıs'ta siyasi çözümü zorlaştıracak değil aksine kolaylaştıracak adımlardır. KKTC ile Türkiye'nin Gümrük Birliği anlaşması yapmasına Avrupa Birliği'nin engel olmaya çalıştığı biliniyor. Örneğin Verheugen'in bu yönde girişimleri oldu. Oysa, bu adım KKTC'yi Avrupa'dan uzaklaştıracak değil, eğer AB iyi niyet taşıyorsa, yakınlaştıracak bir gelişme olarak görülmeli. KKTC'nin Türkiye ve Kıbrıs Rum kesimi üzerinden Avrupa ile ekonomik ve ticari ilişkilerini geliştirmesi, hem ambargonun kaldırılması hem de AB'ye giriş sürecine olumlu katkıda bulunacaktır. Ancak Kıbrıs Rum kesimi de AB de bu anlaşmaya karşı durarak, KKTC için "ver - kurtul" çizgisinde durduklarını gösteriyorlar.
AB ve Rum kesiminin bu duruşu devam ettikçe, Türkiye ve KKTC'nin entegrasyon yolunda adım atmalarına şaşırmamaları gerekir.
Sırada başka adımlar da var...
Örneğin Türkiye ile KKTC arasında karma ekonomik komisyon oluşturulması gibi. Parlamentolar arasında böyle bir komisyonun oluşturulması hem ekonomik hem de siyasi açıdan entegrasyonun devam edeceğini gösterir.
Ortaya çıkan sonuç: Türkiye ve KKTC'nin kabul edemeyeceği koşulları dayatarak bu sorunun çözülemeyeceği. Türkiye ve Kıbrıs Türk kesiminin, somutlaşmayan AB vaatleri için KKTC'den vazgeçmeyecekleri. Ankara'da hangi hükümet işbaşında olursa olsun, bunun bir devlet politikası olarak sürdürüleceği...