Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Havana-MexIco CIty

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Latin Amerika gezisinin son durağı Meksika’nın başkenti Mexico City’ye gece yarısı ulaştık.
Havana’nın 55 yıllık sosyalist yapısının hafiften sallanmaya başladığı görüntüleri geride bırakırken Mexico City’de gelişmeye çalışan ve kapitalist modernitenin peşinden koşan ülkelere özgü görüntüyle karşılaştık.
Yeni yükselmeye başlayan gökdelenleri, ışık oyunlarıyla dikkati çeken AVM’leri, yoğun trafiği, Amerikan ve Japon yapımı cipleri, hızla koşturan insanlarıyla İstanbulvari büyüklükteki Mexico City’yi gördük.
Geride bıraktığımız Havana ile ilgili izlenimlerimize devam edelim.
Kübalı kimlik kazandı
Küba sokaklarında, “Devrim ne kazandırdı?” sorusuna verilen ortak yanıt şöyle özetlenebilir:
“Devrim, Batista’nın aşağıladığı başta köylüler olmak üzere tüm Küba halkına kimlik ve kişilik kazandırdı. Kübalı olmak, tüm zor koşullara rağmen bir övünç kaynağı oldu. Fidel Castro’nun ABD’ye kafa tutması, terörist devlet ilan etmesi, Küba’yı işgal girişimlerini savaşarak başarıyla püskürtmesi, Kübalı gençlerin hâlâ en önemli gurur kaynağıdır. Batista’nın Amerikalılara, mafya babalarına, feodal ağalara, ABD işbirlikçilerine peşkeş çektiği bütün arazilere ve yapılara el koyup halka dağıtması devrimin ilk icraatıydı. Ondan beri ağır bir ambargo altında olmasına rağmen Küba’da okuma-yazma oranı yüzde 100’e ulaştı. Her köye bir okul ve bir sağlık ocağı kuruldu, en az bir öğretmen, bir doktor ve bir hemşire gönderildi. Küba’da evsiz kimse yoktur. İşsiz kimse yoktur. Açlıktan ölen de yoktur. Dünyada çocuk ölümlerinin en az olduğu ülke Küba’dır. Kişi başına en fazla doktorun düştüğü ülke de Küba’dır. Eğitim, sağlık hizmetleri bedavadır.”
Mahalle meclisleri
Küba devriminin 1968 kuşağı başta olmak üzere dünya soluna simge olmuş Che Guevara ve Fidel Castro figürlerinin hâlâ canlılığını koruduğu Küba sisteminde siyaset, “mahalle meclislerinde” başlıyor.
Komünist Parti’ye ve “mahalle meclisine” girmeden önce gençlerin “gönüllü” hizmetlere katılması siyasete girmenin ilk koşulu.
“Gönüllü sosyalist gençlik”, okul zamanı dışında köylere gitmek, okuma-yazma öğretmek, ilkyardım dersleri vermek, köylülerin şikâyetlerini toplayıp Komünist Parti’ye iletmekle siyasete giriş yapıyor.
Bu, Küba Devrimi’nin 55 yıldır sürdürdüğü bir çalışma tarzı.
Gençler, bu aşamadan geçtikten sonra isterlerse Komünist Parti’ye üye olmak için başvuruyorlar. Üyelikleri kabul edildikten sonra ilk hedef, yaşadıkları yerde mahalle meclisine seçilmek oluyor.
Gönüllü çalışmaları yeterli görülürse, partiye üye kabul ediliyorlar.
Mahalle meclisinde ise birkaç apartmanlık nüfusun her derdinden sorumlu oluyorlar. Çocukların okula gönderilmesi, yaşlıların hastaneye taşınması, mahallenin temizliği ve güvenliği onlardan soruluyor. Üyelikten sonraki hedefleri ise CDR denilen mahalle meclisi başkanlığına seçilmek.
Bu, Türkiye’deki sistemde, muhtarlığa denk geliyor.
Başkanlıktaki çalışmalar, sorumluluk alanındaki vatandaşlar tarafından başarılı bulunursa, bir sonraki aşama ilçe meclisi üyeliğine ve sonrasında başkanlığına seçilmek.
Arkasından il meclisi ve il meclis başkanlığı geliyor.
Küba’da, bu aşamalarda en az 20 yılınızı başarıyla geçirdikten sonra Küba parlamentosuna milletvekili olarak seçilebiliyorsunuz.
Devlet başkanını ise bu aşamalardan geçilerek oluşmuş Meclis seçiyor.
Küba’daki siyasal sistem ve hizmet anlayışı hâlâ bu şekilde işliyor. Küba’nın tek partisi olan Küba Komünist Partisi 55 yıldır böyle çalışıyor.
Karne uygulaması
Ambargo altındaki Küba’da tıpkı Sovyetler’de görüldüğü gibi bazı ürünlerin alımında karne uygulaması da devam ediyor. Zaman zaman bazı alışveriş merkezlerinin önünde kuyruklar görülüyor. Hangi malın üretimi kısıtlıysa, Komünist Parti, vatandaşlara karne yoluyla belli miktarda ürün alma hakkı veriyor. Bu bazen bakliyatta, bazen ekmekte, bazen giysilerde olabiliyor. Halkın kuyrukta mal almaktan şikâyetçi olup olmadığına ilişkin sorumuza sokaktakiler müstehzi bir yanıt veriyorlar: “Biz ona kuyruk değil, sosyalleşme fırsatı diyoruz.”
Sol için Küba dersleri
Çin’in kendine özgü yapısı bir kenara bırakılırsa sosyalizmin son kalesi konumundaki Küba’da durum, dünya solunun liderleri ve düşünürleri için dersler çıkarılması gereken bir laboratuvar olarak görülebilir.
Sovyetler’in yıkılmasından sonra 25 yıl ayakta kalabilmesine rağmen kapitalist modernite zincirine Küba’nın da bağlanmaya yüz tuttuğu söylenebilir.
Komünist tek parti yönetimlerinin sunduğu seçeneksiz sistem Sovyetler Birliği’nde görüldüğü gibi tıkanmaya yüz tutmuş durumda.
Bu noktaya gelmiş diğer ülkeler gibi kapitalist üretim ilişkilerine, özel mülkiyete, özelleştirmeye, sistemin kanıksadığı ve cazip kıldığı üretim ve tüketim çılgınlığına doğru yöneliş karşısında dünya solunun henüz geliştirebildiği ve uygulamaya geçirebildiği bir alternatif yok.
Kapitalist evrimin ve kapitalist sistemin dengesiz ve zorlu yaşam koşuşturması dayatmasına karşılık sosyalist ve kapitalist düzenlerin üçüncü bir seçeneği henüz ortalıkta görünmüyor.
Dünya solu yine, “mahalle meclisleri” modeli üzerinden, devlet baskısının olmadığı, yerel-özerk yönetimlerin bir çözüm olabileceği üzerinde duruyor.
Yeniden Bakunin’in anarşizminden model çıkarma çalışmaları gündemde.
Katı devlet yapısına dönüşmemiş, halkın kendi meclislerinde kendi sorunlarına çözüm ürettiği, karar mekanizmasını oluşturduğu; teknolojiden uzak, doğayla uyumlu, çevreci, kapitalizmin uydurduğu ihtiyaçlara sırt çeviren, kapitalist modernitenin alt ve üst yapısından uzak duran bir model tartışılıyor.
Kent yaşamına, sonu gelmeyen teknoloji bağımlısı yaşama tepki göstererek kırsal kesimde, bozulmamış küçük sahil kasabalarında, “komünal” yaşam biçimleri oluşturan aydınların yeni ideoloji tartışmaları bütün dünyada ilgiyle izleniyor. Yerel-özerk yönetimlerden ilkel toplum yaşam tarzına kadar birçok seçenek üzerinde derin tartışmalar yapılıyor. Ancak henüz bir model oluşturulabilmiş değil.
Son sosyalist ülke Küba’nın kapitalizm potasına doğru fırlatıldığı bugünlerde dünya solu yerleşik yaşam öncesi eşitlik arayışı dahil olmak üzere beyin fırtınalarını sürdürüyor.
Üçüncü seçenek henüz ufukta yok.

Haberin Devamı

Küba devriminin  kazandırdıkları

Haberin Devamı

Devrim Meydanı’nda üç portre var: Che, Marks ve Jose Marti. Devrimin üç kahramanı diye anılıyor. Fidel Castro ise “Ben yaşarken heykelimi yapmayın öldükten sonra halkım isterse yapar” diyor.