Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, genel affa karşı olduklarını ve hükümetin gündeminde böyle bir konunun bulanmadığını açıkladılar. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ da genel affa karşı olduklarını belirtti. Ancak Org. Başbuğ, PKK'ya 1999'dan sonra katılanların, örgüt kadrolarının yüzde 40'ını oluşturduğunu ve bunlar arasında eylem suçu olmayanlar için bir hukuki düzenleme yapılıp yapılamayacağının düşünülebileceğini belirtti. Bu ifade, örgütün yüzde 40'ını oluşturan bu grupların PKK'dan koparılması, dağdan indirilmesi amacıyla kısmi af çıkarılabileceği biçiminde algılandı. Hatta hükümete bu yönde bazı hazırlıklar yapıldığına ilişkin yazılar da yazıldı. PKK terörünün yeniden tırmanmasıyla gündemle gelen çözüm önerilerinden biri de af çıkarmaktı. PKK ve o çizgide hareket eden siyasi parti ve diğer örgütlerin gündemde tuttukları af talebiyle, resmi makamların çerçevesini çizdikleri af veya benzeri bir düzenlemenin örtüşmesi elbette mümkün değil.PKK ve siyasi yandaşlarının talep ettikleri genel affın asıl amacı Abdullah Öcalan'ın bu affın kapsamına alınması ve siyasi haklarının iade edilmesiyle Türkiye'de siyaset yapmasına olanak sağlanmasıdır.PKK'yı ve siyasi alandaki yansımalarını tatmin edecek af böyle bir aftır. Yoksa, daha önce denenen benzerleri gibi kısmi af, pişmanlık, topluma kazandırma yasaları gibi düzenlemeler değildir.Bu çerçevede bir düzenlemeye uyarak silah bırakmak, dağdan inmek isteyenlerin de özgür iradeleriyle karar verecek konum ve koşullarda olmadıkları da bir gerçektir. Nitekim bu eski uygulamalar sırasında yaşanarak görülmüştür.O halde, tekrarlanacak bir kısmi affın etkisinin arzu edilen düzeyde olmayacağı söylenebilir. PKK ve siyasi sözcülerinin dillendirdiği, Öcalan'ı da kapsayan bir af düzenlemesine ise yine hiçbir hükümetin yönelmeyeceği de bir diğer gerçektir. Kısmi af çözüm olabilir mi? Bu tartışmalar sırasında 9. Cumhurbaşkanı ve eski Başbakan Süleyman Demirel, eski Başbakan Bülent Ecevit ve Başbakan Erdoğan'ın bazı saptamalarındaki paralellik üzerinde durulmaya değer:Demirel, affın nihai bir çözüm olmayacağını vurguladıktan sonra, "Kürt meselesi, PKK'yı çözseniz bile Türkiye'nin uğraşacağı bir mesele olmayı sürdürecektir" saptamasını yaptı. Demirel, bu saptamasını Irak'taki duruma bağlarken, ABD'nin ve Avrupa Birliği'nin (AB) tutumuna dikkat çekti. Batı'nın Lozan'ı kabullenmeyip Sevr'in öngördüğü siyasi düzenlemeye yakın seyretmesi ve, "PKK hareketini terör değil halk hürriyeti hareketi" olarak görmeyi sürdürmesi halinde sorunun devam edeceğine dikkat çekti.Ecevit ise, Demirel'le benzeri bir analiz yaptıktan sonra ABD'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti oluşumundan yana tutum almayı, Türkiye'nin askeri önlem almasına ise karşı durmayı sürdürdüğünü ve "sanki Türkiye'nin Güneydoğusu'nda bir devlet kuruluyormuş gibi davrandığını" belirterek, şu eklemeyi yaptı:"ABD'nin tutumu aftan daha önemli ve belirleyicidir."Başbakan Erdoğan da, Demirel ve Ecevit gibi konuşmasa da PKK'ya Avrupa'dan verilen desteği daha sık gündeme getirmeye başladı. Son günlerde ise PKK'ya bir İskandinav ülkesinden verilen desteğe dikkat çekti.Erdoğan'ın, PKK konusunda yine son zamanlarda ABD üzerinde baskı kurmaya, Türkiye'nin beklentilerinin karşılanmaması halinde kimseye sormadan sınır ötesi harekat hakkının doğacağına ilişkin beyanları da dikkat çekiciydi.Üç başbakanın da bu konuda ABD ve AB'nin tutumuna dikkat çekmeleri kuşkusuz bir tesadüf değil. Başbakan olarak ellerindeki istihbarat bilgileri ve belgelerin bir sonucu olduğunu düşünmek gerekir. fbila@milliyet.com.tr Üç başbakandan aynı saptama