Lozan'da yürüyüş, Türkiye'nin çeşitli illerinde paneller, konferanslar yapılacak. CHP'nin Ankara İl Başkanlığı'nın girişimiyle başkentte değişik etkinlikler gerçekleştirilecek.Lozan'ın son yıllarda gündemin ilk sıralarına yerleşmesi kuşkusuz, Türkiye'nin yaşadığı süreçle ilgili. Son dönemlerde, Lozan-Sevr tartışmaları alevlendi. PKK ve siyasi yansımaları ile birlikte ele alındığında yaklaşık 25 yıldır yaşanan süreç, "ulus-devlet" , "üniter yapı", "ulusun birliği", "Türk üst kimliği", "Kürt sorunu", "etnik temelli talepler", "anayasal vatandaşlık", "Türkiyelilik" giderek "federasyon" tartışmalarını ve bu tartışmaları eksen alan siyasi kamplaşmaları hep ön planda tuttu...Aynı sürece Irak'ta meydana gelen gelişmeler, Kuzey Irak'ta bir Kürt federe devletinin kurulmuş olması, ABD ve İngiltere'nin Irak'ı işgaliyle başlayan kaos da eklenince Lozan daha da önem kazandı... Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dayanağını oluşturan belge niteliğindeki Lozan Antlaşması'nın 82. yıldönümü değişik etkinliklerle kutlanacak. Kuşku yok ki, Lozan'ın üzerinde önemle durulmasının nedeni bu süreçte Türkiye'nin ulus ve ülke olarak parçalanma kaygısıdır. Sürecin Türkiye'yi dağılmaya götürdüğünü düşünenler, parçalanma kaygısıyla Lozan'ı yeniden gündemde tutarken, karşı görüşte olanlar, bu tutumu "Sevr paranoyası" olarak nitelendirdiler. Yaşananların Türkiye'yi bölmeyeceğini, demokratikleştireceğini ve birliğini güçlendireceğini savundular."Lozan-Sevr paranoyası" tartışması sürüyor.Terör sürecinin ardından yaşanan siyasi ve hukuki süreç ve bu süreçte gündeme gelen talepler, Türkiye'nin kuruluş felsefesi açısından değerlendirildiğinde Lozan'la bağdaşık görünmüyor.Lozan, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dayanaklarını ve felsefesini ortaya koyuyor. Bunun en belirleyici ayaklarından biri ulus yaklaşımıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgesi, Müslüman olmayanlar dışında azınlık kabul etmemiştir. Bunun anlamı, Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni bir uluslaşma süreci ve tek ulus temeline dayandırıldığıdır.Bu, Atatürk'ün ulus anlayışıdır. Osmanlı'nın çok dinli, çok etnikli mirasından tek bir ulus yaratmak ve laik bir devlet oluşturmak. Türkiye Cumhuriyeti'nin iki temel direğini bu anlayış oluşturur.Lozan'ın etnik kökene göre azınlık kabul etmeyişi de bunun ifadesidir. Kuruluş felsefesi Lozan açısından baktığınızda Türkiye'nin gündeminde "Kürt sorunu" olarak tarif edilen olgu esas itibariyle "ikinci ulus" hedefine yöneliktir. Türkiye Cumhuriyeti'nin "Türk ve Kürt ulusları olarak iki ulus tarafından kurulduğu, dolayısıyla buna göre yeniden yapılandırılması gerektiği" görüşü, Kürtçü akımların ana eksenini oluşturur. Bu temel görüşten hareketle, "üniter yapı içinde ancak anayasaya iki kurucu ulusun dercedilmesi şartıyla birlikte yaşama"dan "bağımsız Kürt devleti kurma"ya, "Türkiye'nin üniter yapısının bozulup federasyon biçiminde yeniden yapılandırılması"ndan, "siyasal sınırları değiştirmeden dört ülkede tek koordinasyon merkezine bağlı Kürt örgütlenmesi"ne kadar değişik iddia, talep ve öneriler söz konusudur.Avrupa Birliği'nin 6 Ekim raporunda da Kürtler ve Aleviler "azınlık" olarak tanımlanmaktadır.Bütün bunlar Lozan'la, Türkiye'nin kuruluş temelleri ve felsefesiyle ilgilidir. İkinci ulus hedefi Bu tablo içinde Türkiye'nin yaşadığı sorunun sadece terör ve terörle mücadele, PKK, PKK'nın dağ kadrosu, bu kadronun dağdan indirilmesi, af çıkarılması gibi yaklaşımlarla çözüleceğini sanmak yanıltıcıdır.Sorunun özü Türkiye'nin kuruluşuna itiraz niteliğindedir. Talepler demokratik ve kültürel haklarla sınırlı değildir. Ulusal ve siyasal talepler ve hedefler söz konusudur.Bu nedenle olaya sadece güvenlik güçleri ve onların alacağı önlemlerle sınırlı yaklaşmak, sığ bir yaklaşım olur.Yanıtlanması gereken; siyasal taleplerin ve hedefin ulusal birlik ve üniter yapı içinde kültürleri yaşamak mı, yoksa nihai olarak ulusal düzeyde ayrışmaya gitmek mi, sorusudur.Sorun liseler arası münazaralarda ezber bozmaktan daha derindir. fbila@milliyet.com.tr Sorunun özü