Kimdir lümpen?
- Yılmaz Güney mi?
- Nedir ki Yılmaz Güney, dediğiniz be... Lümpendi, lümpen...
- Başka?
- Başkası ne olacak, işte yıkıyorum tabuyu be... Katildi, katil...
- Daha başka?
- İki tane kıçı kırık
"sosyal içerikli" film yaptı diye kendini Marks sandı be... Yanlıştı, yanlış. Devletçiydi bir kere be... Olacak şey mi? Neymiş, sınıf farkıymış, eşitlikmiş, falan filan. Araba sahibi olmanın, koku sürmenin nesi kötü bakılacak şey be... Kadını niye aşağılıyorsun? Buydu be Yılmaz Güney...
* * *
ŞİMDİ burada biraz duralım...
Eleştirmek kolay gibi görünse de, zordur. Eleştiriye soyunanın, eleştirdiği konu veya kişiyi çok iyi bilmesi gerekir. Sanat eleştirmenliği, çığırtkanlığa benzemez...
Güney'i lümpen olduğu için eleştirenlere ve üsluplarına bir bakalım...
Ortak özellikleri, ummadıkları şekilde basın sermayesinin nimetlerine kavuşunca sola, solculuğa, sosyalizme kin kusmayı, o değerlerle alay etmeyi aydın olmanın, ilginç olmanın gereği sanmaları ve kendilerine bir çeşit ilan edilmemiş kahraman gibi görmeleridir.
Yılmaz Güney'in yaptığı içi boş bir uğraşsa, lümpenlikse, kabadayılıksa, cahillikse, üretimsizlikse, kadını aşağılamaksa, kendini beğenmişlikse...
Sizin yaptığınız nedir?
Örneğin...
"Benim müdürüm dünyanın en yakılışıklı on bir erkeği arasındadır" diye haftada on kez yazıp, iki - üç kez de parantez veya dipnot şeklinde yazıya sokuşturmak nedir, nasıl bir üretimdir?
Kalan günlerde,
"Ben karımdan çok korkarım. Geçen yine karımdan korktuğum bir anda, karım bana demesin mi ki... Zaten ben alışverişten anlamam, televizyonu da açıp kapayamam (büyük adamlığın gereğidir), o nedenle karım bana bir bakarak şöyle üstüme doğru gelip de kıskamasın mı... Ona aldığım yeni arabaya binerken, Paris'ten getirdiğim kokusunu burnumda hissedince ay... Hayatın esasının seks olduğunu yine unutmamış vaziyette New York sokaklarını arşınlarken, memleketin sorunlarına takacak değildim ya..." diye,
"derin makale" döşenmek, nedir; Güney'inkiyle karşılaştırınca nasıl bir üretimdir?
Veya...
Belinde çift tabancayla Ankara'da gazete bürosu basıp, kaçak patron adına gazeteci esir almak, sonra da
"küfür ve kabadayılık edebiyatıyla" meslek büyüğü tafrası atmak nedir, nasıl bir üretimdir?
Her cümlede bir
"dangalaklar", iki cümlede bir
"hırtlar, hırbolar, hıyarlar" deyip,
"kodum mu oturturum" yorumları döşenmek nedir, nasıl bir üretimdir?
Peki yazdıklarınız, üslubunuz buysa, lümpenlik nedir?
İşe,
"Berlin duvarı yıkıldı, devletçilik de kötüymüş, nasıl olsa haklıyızdır" diye başlayınca, Yılmaz Güney, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet,
"lümpen"; yukarıda örneklerini sunduğumuz
"edebi" ifadelerin sahipleri de yazar, çizer, düşünür oluveriyor...
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr