Demokrasi ve özgürlükler karşısında "yasak" kavramının giderek anlamını yitirdiği günümüzde, Meclis'te gazetecilere kulislerin yasaklanması kararını anlamak mümkün değildir.
Demokrasinin "olmazsa olmaz" kurumlarından biri yasama organı ise, bir diğeri de kuşku yok ki, özgür basındır. Demokrasinin gerektirdiği bütün kurumlar bulunsa bile basının özgür olmadığı yerde demokrasiden söz etmek olanaksızdır.
Bu tartışma götürmez gerçek dahi, Meclis Başkanlık Divanı'nı Meclis kulislerini gazetecilere kapatma kararının yersiz, yanlış ve haksız olduğunu göstermeye yeter.
TBMM, adı üzerinde milletin, halkın meclisidir. Demokrasilerde yasama organında milletin temsilcileri sadece vekiller değildir. Basın da demokrasinin tanımı gereği halktan aldığı yetki ve ona karşı üstlendiği görevler nedeniyle milletin, halkın temsilcileridirler. Onları aydınlatma yanında onlar adına yasama, yürütme ve yargı erklerini denetleme görevleri vardır.
Basın bu görevlerini bilgi aktararak yerine getirir. 21. yüzyılın eşiğinde "haber alma hakkı", artık "insan hakkı" olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla haber alma hakkının ihlali günümüzde insan haklarının ihlali sayılmaktadır.
Bu nedenlerle gazetecilerin Meclis kulislerine girmelerinin yasaklanması anti - demokratik bir uygulama olduğu gibi aynı zamanda bir hak ihlalidir.
Elbette kurumların çalışma kuralları vardır. Ancak bu kuralların da demokrasi ve hukuka uygun olması gerekir. Meclis'te basın mensuplarının çalışma kuralları belirlenebilir ama bunların hiçbiri haber alma özgürlüğü ve hakkını sınırlayıcı nitelikte olamaz.
Bu gerçekler ışığında Meclis Başkanlık Divanı'nın gazetecilere, dolayısıyla halka Meclis kulislerini kapatma kararlarını gözden geçireceklerini ve bu yasağı kaldıracaklarını umuyoruz.
Madalyonun diğer yüzüne gelince...
Basının eleştirilecek yönü yok mu? Elbette var.
Birincisi Meclis gibi uzmanlık, deneyim gerektiren bir çalışma alanında basın işverenlerinin salt daha ucuz diye basın yasası yerine koz istediği yasalarıyla personel istihdam etmeleri mesleğin temel eğitiminden geçmemiş, henüz basın kartı bile almaya hak kazanmamış deneyimsiz personel çalıştırmayı yeğlemeleri önemli bir yanlıştır.
İkincisi mesleğin etik kurallarına uymayan duyarsız çabaların, "gazetecilik" gibi sunulması ve savunulması da TBMM gibi belirli deneyim ve meslek eğitimi gerektiren kurumlarda doğal olarak rahatsızlık yaratmaktadır.
Meclis Başkanlık Divanı'nın yasaklayıcı bir zihniyetle basını cezalandırma gayretleri ne kadar yanlışsa, basının da milletvekillerini ve Meclis yöneticilerini "tehdit" eden bir yaklaşımla karşı cezalandırma faaliyetlerine yönelmeleri o kadar yanlıştır.
Siyaset basınsız, basın siyasetsiz olmaz.
Bu gerçek unutulmadan Meclis yönetimi ve Parlamento Muhabirleri Derneği'nin diyalog yoluyla bu sorunu çözmeleri ve bu yasağı kaldırmaları gerekir.