Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Örneğin, Kürt sorunu konusunda bunu yaptı...Bir Avrupa seyahatinde "Kürt sorunu sanaldır" demişti.Ankara'da "Kürt sorunu vardır, daha çok demokrasiyle çözülecektir" dedi.Diyarbakır'da bu konuda geçmişin hatalarından söz etti.Hem Kürt sorunundan söz etti hem de "tek vatan, tek devlet, tek millet" vurgusu yaptı. "Kürt sorunu"nun zaten "tek millet (Türk milleti)"e itirazdan çıktığını ve -son dönem söylemleri hariç- ayrılıkçı nitelik taşıdığını ya unuttu ya önemsemedi...Yeni Zelanda'da, bu kez "Bölücülük sorunu var" dedi...Başbakan, sorunun teşhisi açısından ya düşünce karışıklığı yaşıyor ya da teşhisi değil çözümü önemsiyor... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın söyledikleri birbirini tutmuyor. Çelişkili konuşuyor. Aynı konuda daha önce söylediklerinin tam tersini söyleyebiliyor. Erdoğan'ın teşhis konusunda çelişkili ifadeleri olsa da son konuşmalarında "çözüm" için ne düşündüğü giderek netleşmeye başladı.Erdoğan'ın konuşmalarında iki özellik öne çıkıyor:1 Türklüğü ve Türk ulusu olgusunu üst kimlik olarak görmüyor.2 Vatandaşlık bağı ve Müslümanlığı çözüm olarak görüyor.Türk, Kürt, Laz, Çerkez derken, bunların hepsinin etnik gruplar olduğunu ve birinin diğerine üstünlüğü bulunmadığını vurguluyor.Başbakan, vatandaşlık bağını üst kimlik olarak kabul ediyor. Bütün etnik grupların bu bağın altında alt kimlikler olduğu mesajı veriyor.Diğer yandan bütün etnik grupları birbirine bağlayan bağın da Müslümanlık olduğuna işaret ediyor. Bu nedenle de Türkiye'nin Yugoslavya olamayacağını söylüyor.Müslüman ve vatandaş olmanın sorunu çözeceği fikrini işliyor. Çözüm Müslümanlık ve vatandaşlık bu sorunu çözer mi?Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağıyla bağlı ve Müslüman olmak yeterli olsaydı zaten böyle bir sorunun da doğmamış olması gerekirdi.Çünkü, Kürtler ne yeni vatandaş oldular ne de yeni Müslüman...Bu iki özelliği de zaten taşıyorlardı.Müslüman ve vatandaş olmalarına karşın ayrılıkçı bir tutum almazlardı.Müslümanlığı ve vatandaşlığı yeterli görürler, ayrı "millet" tezini gündeme getirmezlerdi. "Türkiye'de tek millet yok, Anayasa'ya Kürt de yazılsın" demezlerdi.Demek ki, Müslüman olmak sorunu çözmeye yetmemiş, yetmiyor...Vatandaş olmak da öyle...Vatandaşlık bağı, hakkı, hukuku, ödevleri açısından Türkiye'de hiçbir etnik grubun farkı yok. Etnik nedenle hakları kısıtlanmış, ödevleri artırılmış kişi de yok.Vatandaşlık bağı yeterli olsaydı, sorunun yine doğmamış olması gerekirdi.Demek ki, vatandaşlık bağı da yetmemiş, yetmiyor...Sorun etnopolitik bir nitelik taşıyor.PKK ve siyasi alanda aynı çizgiyi izleyen parti ve kuruluşların talepleri şimdilik şöyle:"Anayasa'nın vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk'tür hükmünü taşıyan 66. maddesi değiştirilsin. Hatta mümkünse yeni bir anayasa yazılsın. Kürtlerin varlığı Anayasal ve yasal güvenceye alınsın."Başbakan, "Vatandaşlık bağı üst kimliktir" diyor ama vatandaşlığı düzenleyen, Anayasa'nın 66. maddesinden, oradaki Türk tanımından, başlangıcında ve diğer maddelerinde yer alan "Türk ulusu" olgusundan hiç söz etmiyor...Erdoğan, 66. maddeyi değiştirmeyi düşünüyor mu, düşünmüyor mu?Bunu şimdilik bilmiyoruz. fbila@milliyet.com.tr Yeterli mi?