Ancak son günlerde Avrupa ve ABD'den yükselen sesler Türkiye'nin dayandığı temellerin tartışmaya açılmasını hedefleyen nitelikte.Bu tartışma ekseninde gündeme getirilen Türkiye'nin laiklik anlayışı, üniter yapısıyla ilgili. Doğrudan ifade edilmese de giderek Lozan'ı aşan bir azınlık yaklaşımının kabul edilmesi, mevcut laiklik ilkesi yerine dinsel özgürlük söylemi içinde cemaatlere dayanan bir din - siyaset süreci isteniyor gibi. Ayrıca Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yeri ve işlevinin yeniden belirlenmesi talebi, Milli Güvenlik Kurulu'nun işlevsiz hale getirilmesi gibi öneriler de dikkate alındığında, yeni bir Türkiye isteniyor düşüncesini akla getiriyor.Bir başka deyişle, AB, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik, üniter yapısını beğenmiyor. Bu yapıyla AB'ye girmesinin mümkün olmadığını söylemeye çalışıyor.Hukukun üstünlüğünü esas alan demokratikleşme adımları AB'yi tatmin etmiyor, anlaşılan. Dün de değindiğimiz gibi bütün eleştiriler Türkiye'nin bu alandaki eksikleri üzerinde yoğunlaşıyor. Ve Türkiye çok özel koşullardan ve çok kanlı bir terör sürecinden geliyor olmasına karşın AB'den farklı bir anlayış görmediği gibi, sıkıştırılıyor. Ve sıkıştırma, Türkiye'nin temellerine yöneliyor.Daha fazla demokrasi, laiklikten vazgeçilmesi, din ağırlıklı bir siyasi yapı kurulması, Kürt sorunun bireysel haklar çerçevesinde değil, giderek azınlık hakları çerçevesinde kabul edilmesi için masaya konulursa ve bunun kabul edilmesi dayatılırsa, bu Türkiye Cumhuriyeti'nin çözülmesi anlamına gelmez mi?O zaman, AB'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne çağrısı, "Atatürk'ü, laikliği ve üniter yapıyı bırak gel" anlamı taşır ki, orada durup düşünmek gerekir.Dün de değindiğimiz gibi Türkiye'nin attığı ve atacağı adımlar kadar, AB'nin niyetini irdelemek de önemlidir.Tabii, AB hedefinde uzlaşmış görünen siyasi partilerimizin de, AB'den nasıl bir Türkiye istedikleri üzerinde de uzlaşmaları gerekir. AB hedefine ilerlerken bir "yol kazası"yla Türkiye'nin çözülmesi riski var mı, yok mu? Bunun da yine siyasi partilerimiz tarafından birlikte ele alınması gerekir.Atatürk ve TSK ile ilgili olarak başlatılan tartışma henüz uç verme aşamadadır. Arkasının geleceği unutulmamalıdır.Türkiye'nin eksikleriyle birlikte AB'nin talep ve niyetleri de derinlemesine sorgulanmalıdır.Çünkü, Atatürk ve Atatürkçülük, AB'ye engel demek, bağımsız, demokratik, laik üniter Türkiye, AB'ye girişe engeldir demekle aynı anlamı taşır. fbila@milliyet.com.tr Türkiye, Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefi doğrultusunda adımlar atmayı sürdürüyor. Geçen yıldan bu yana Avrupa'nın da beklemediği hız ve nitelikte adımlar attı. Özellikle demokratikleşme açısından önemli düzenlemeler yaptığını herhalde Avrupa da kabul eder.
Özay Şendir
“Erdoğan, Osmanlıyı diriltmek istiyor…”
11 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Şaşırtan Çin
11 Mayıs 2025
Zeynep Aktaş
Yatırımda yeni şifre: Hızlı nakit
11 Mayıs 2025
Ali Eyüboğlu
Nükhet Duru: Fırınlanmadan, pişmeden kalıcı olunmaz
11 Mayıs 2025
Güldener Sonumut
Vadeli lider vs. Vadesiz lider: Habemus Papam...
11 Mayıs 2025