Fikret BİLA
BAŞBAKAN Mesut Yılmaz'la asker arasındaki gerginlik şimdilik giderilmiş görünüyor.
Basın yoluyla yapılan tartışmalarla yükselen tansiyon, son aşamada, Yılmaz -Karadayı görüşmesiyle düşürüldü.
Sorunun doğrudan diyalog yerine basın aracılığıyla tartışmadan kaynaklandığı, bu yöntemin karşılıklı yanlış anlamalara yol açtığı belirlendi. Bundan sonrası için de daha sık görüşme kararı alınarak benzeri durumların yaratılmamasına karar verildi.
Bunlar sorunun görüntüyle ilgili yansımaları. Ancak işin özüne inildiğinde durumun farklı olduğu söylenebilir.
Taraflar her ne kadar gerginliğin iletişimin yönteminden kaynaklandığını söyleseler de işin bir siyasal boyutu olduğu unutulmamalı.
Askerle, Refahyol hükümeti arasındaki sorun siyasal bir sorundu. Askerle, kapatılan RP'nin lideri Necmettin Erbakan arasındaki sorun da siyasal nitelikteydi. Aynı şekilde askerle, DYP lideri Tansu Çiller arasındaki sorun da siyasaldı.
Son günlerde Başbakan Yılmaz'la asker arasında yaşanan sorun da siyasal niteliktedir.
Bunun nedeni Cumhuriyet'le sorunlu siyasal akımlar ve bu akımların giderek toplumda ulaştıkları destek düzeyidir.
Cumhuriyet'in kuruluş biçimi ve geçtiği süreç, demokrasi içinde resmen tanımlanamasa da askere siyasal işlev alanı bırakmıştır.
Bu alan Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi koşullarından gelmektedir. Osmanlı düzeninden Cumhuriyet düzenine geçişin koşullarının etkileri hala sürmektedir.
Kuruluş günlerinden bu yana Cumhuriyet'le çelişen iki siyasal akım askerin siyasal işlev alanını belirlemiştir:
1- Siyasal İslam.
2- Siyasal etnisite.
Bu iki akımın da temel çelişkisi demokrasiyle değil, Türkiye Cumhuriyeti'yledir. Tehdit değerlendirmesiyle hareket eden asker, siyasal işlev alanını bu iki akıma göre tanımlamakta ve bu nedenle demektedir ki:
"Türk Silahlı Kuvvetler'i Cumhuriyet'in koruyucusu ve kollayıcısıdır. İki konuda ödün veremez ve mücadeleye kararlıdır:
1- Ülkenin bölünmezliği,
2-İrtica."
Dolayısıyla nihai olarak bağımsızlık amaçlayan Kürt hareketi ile İslam devleti amaçlayan hareketler demokratik araçlarla ve demokrasi dışı yöntemlerle olsun, güç kazanıp etkili olmaya başladıklarında Silahlı Kuvvetler siyasal işlev görmeye yönelir.
Cumhuriyet'le çelişki halindeki siyasal akım ve partiler dışındaki partilerin Silahlı Kuvvetler'in bu konum ve işlevi konusunda karar vermeleri gerekir. Bu durumu işlerine geldiği zaman
"demokratik" işlerine gelmediği zaman
"anti - demokratik" olarak nitemeleri arzu ettikleri siyasal sonuçları vermez.
"Ne oluyor?" sorusunun yanıtı
"şekil"de veya
"uslüp"ta değil, işin siyasal özünde yatmaktadır.
Yazara EmailF.Bila@milliyet.com.tr