Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


F tipi cezaevlerini protesto etmek için sürdürülen ölüm oruçlarında 11'i mahkum, 2'si mahkum yakını olmak üzere 13 kişi yaşamını yitirdi. Bu sayı her an artabilir. Orucu sürdüren 24 kişi ölüm sınırında. 153 kişi ölüm orucunu sürdürüyor.
Birilerinin bu genç ölümleri durdurmaları gerekiyor.
Olay, "tutuklu ve mahkumlarla veya onların aileleriyle pazarlığa oturmak, onlara ödün vermek" gibi bir tartışma noktasını çoktan geçmiş durumdadır.
Zaman geçiyor. Eylemleri 180 günü geçmiş olanların birer ikişer ölmelerini beklemek, yaşama döndürülmeleri konusunda katkıda bulunabilecek her kişi ve kurum açısından izah edilemez bir durumdur. Hele devlet açısından mümkün değildir.
Devlet, hangi sebeple olursa olsun, cezaevinde veya dışarıda vatandaşının ölümüne seyirci kalamaz. Bu bir eylem olsa bile.
Keza aile ve sivil toplum kuruluşlarının ölümü teşvik etmeleri de kabul edilemez.
F tipi cezaevlerinin bir "tecrit" ve "hücre" uygulaması olmayacağı bizzat Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk tarafından açıklanmış ve cezaevlerinin, cezaevindekilerin temasını engelleyen Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesi değiştirilmeden, cezaevleri infaz yargıçlığı ve izleme kurulları kurulmasına ilişkin yasal düzenlemeler yapılmadan açılmayacağını ifade etmişti. Ancak cezaevlerindeki direniş ve müdahale sonucu F tipleri fiilen devreye sokuldu. Açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri F tipi cezaevlerinde de sürdürülüyor.
Ortak yaşam alanlarının kullandırılması, yasal düzenleme yapılıncaya kadar koridor kapılarının açık tutulması talepleri gündeme geldi. Buna karşılık Adalet Bakanlığı'nın yaklaşımı yasal engeller bulunduğu ve güvenlik sorununun devam ettiği şeklinde oldu.
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'le dün konuşma olanağı bulduk.
Bakan Türk çalışmalarını şöyle özetledi:
"Beş yasa tasarısı hazırlayıp hükümete sevk ettik. Bunlardan infaz yargıçlığı ve izleme kurulları dahil olmak üzere dördü üzerinde uzlaşma sağladık. Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesi konusunda ise tam uzlaşmaya varılamadı. Şimdi onun üzerinde çalışmalar sürüyor. Bizim amacımız Avrupa Konseyi'nin belirlediği standart ve uygulamaları yaşama geçirmek. Bu çerçeve içinde en tehlikeli sınıfa giren mahkumların bile mümkün olduğunca normal cezaevi koşullarında tutulması var. Bunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Ama bir yandan da cezaevi güvenliğini düşünmek zorundayız."
Jandarma Genel Komutanlığı'nın da bu konudaki araştırması, Batı'daki uygulamaları yerinde görme çalışmaları sonuçlanmış durumda. Bu çalışmalar, psikopat özellikler gösteren, kendisi ve başka mahkumlar için yaşamsal tehdit oluşturan ve "çok tehlikeli" olarak nitelenen mahkumlar dışında, 10 kişinin altında yaşam koşullarını "tecrit" olarak tanımlıyor. ABD'de F tipine yakın cezaevlerindeki uygulama belirli süre ve sayıda mahkumların ortak yaşam alanlarını kullanmaları yönünde.
Hükümetteki hava böyle bir uygulamaya geçilebileceği sinyalleri veriyor. Spor alanları, kütüphane ve iş atölyeleri gibi ortak yaşam alanlarının belirli sürelerde hizmete sokulmasının hedeflendiği ifade ediliyor.
Ancak bu uygulamaya geçmek için yasa değişikliği sürecinin beklenmesi ölümlerin artması sonucunu doğurabilir. Terörle Mücadele Yasası'nın 16. maddesinin değiştirilmesine karar verildiğine göre yasanın çıkarılması sürecinde zaman kaybetmemek için idari bir kararla uygulama başlatılabilir.
Ölüm amaç değildir.
Araç da olmamalıdır.
Ölüm orucuna yatanlar böyle düşünmese bile devlet bu yaklaşımı esas almalı ve elini mümkün olduğu kadar hızlı tutmalıdır.