Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Klerides'in beklentileri de aşan bir şekilde başlattıkları diyalog süreci nereye varır?
Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Avrupa Birliği'ne girmesi öncesinde Türk tarafı nasıl bir çözüme "evet" diyebilir?
Güney Kıbrıs'ın AB'ye girmeyi garantilemiş gibi görünmesiyle yeni başlayan sürecin bağlantısı nedir ve Türk tarafını nasıl etkiler?
Güney Kıbrıs Yönetimi'nin Denktaş'ın girişimlerine olumlu yanıt vermesinde, Avrupa Birliği'ne girecek olmasının belirleyici bir etken olduğu kesin.
Aynı yaklaşım Türk tarafı için de geçerli olabilir mi?
Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Brüksel'den yaptığımız telefon görüşmesinde Ankara'nın yaklaşımını şöyle özetledi:
"Biz bu aşamada işin Avrupa Birliği yönüyle ilgili değiliz. O konuyu ayrı tutuyoruz. Şimdi önemli olan Kıbrıs'ta tarafların ikili görüşmeler yoluyla bir çözüme ulaşmasıdır. Önce Kıbrıs'ta eşitliğe dayalı bir çözüme ulaşmalarıdır. Bizim tezimiz her zaman bu sorunun Kıbrıs'ta iki taraf arasında çözüme ulaştırılması, dışarıdan müdahale edilmemesiydi. Şimdi böyle bir süreç başladı. Güney Kıbrıs'ın Avrupa Birliği'ne girmesi konusu ayrı. O aşama geldiğinde ayrıca değerlendiririz. Şimdi yoğunlaştığımız konu Kıbrıs'ta çözüm bulunmasıdır."
Cem, bu yaklaşımı aktardıktan sonra "ihtiyatlı" olmayı da elden bırakmıyor:
"Doğal olarak bizim üzerinde durduğumuz Türklerin Rum egemenliğine bırakılmamasıdır. İki devletin eşit ağırlıkta olacağı bir merkezi yapının oluşturulmasıdır."
Dışişleri Bakanı Cem, Kıbrıs'ta çözüme ulaşılmasıyla, Avrupa Birliği'ne giriş konusunu birbirinden ayırıyor. "Önce Kıbrıs sonra AB" yaklaşımı içinde.
Cem'in, "eşitliğe dayalı merkezi devlet, merkezi yapı" ifadesini kullanması da önemli. Sözcükleri seçerek kullanan Cem, "federasyon veya konfederasyon" kavramlarını kullanmıyor. Aynı özeni KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş'ın söyleminde de gözlüyoruz. Bu özenli yaklaşım diyalog ortamının oluşmasında ve Güney Kıbrıs Yönetimi'nin attığı adımlarda anahtar işlevi görüyor.
Anlaşılan o ki, Türk tarafı, içeride, "eşit temsil", dışarıda "tek temsil" formülüyle hareket ediyor.
Türk tarafı, Kıbrıs'ta çözümü görmeden, Avrupa Birliği konusunda kendini bağlamak istemiyor.