Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, Harp Akademileri’ndeki konuşmasında yeni açılımlar yaptı. Org. Başbuğ, dini siyasi ve kişisel amaçları için araç olarak kullanmayan mütedeyyin vatandaşlarla Kürtlere sıcak mesajlar gönderirken, cemaatçiliğe karşı tavır aldı.
Demokratlık kisvesi
Genelkurmay Başkanı, “demokratlık kisvesi” altında Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı sistematik bir muhalefet yapıldığına dikkati çekerek, bu tutumun çoğulculuğa uygun olmadığını ve demokrasinin gelişmesine hizmet etmeyeceğine değindi. TSK’nın en güvenilen kurumların başında geldiğine dikkati çekerek, “Bu ordu Türk milletinin ordusudur, halktır, halktandır, halk içindir” tanımlamasını yaptı.
Peygamber ocağı
Genelkurmay Başkanı, Türk ordusunun din karşıtı gibi gösterilmeye çalışıldığını vurgulayarak, mütedeyyin kesime seslendi. Dini siyasi ve kişisel çıkarlar için alet olarak kullanmayan mütedeyyin vatandaşları dini kullananlardan ayırmak gerektiğine dikkati çekti. TSK’yı din karşıtı gösteren kötü niyetli propaganda faaliyetlerinin söz konusu olduğunu, toplumun buna itibar etmemesi gerektiğini vurguladı.
Org. Başbuğ, ordunun, “Peygamber ocağı olarak da bilindiğinin altını çizerek, mütedeyyin vatandaşların bu propagandalara kanmaması gerektiği mesajını verdi.
Kürtlere mesaj
Org. Başbuğ’un verdiği ikinci önemli mesaj da Kürtlerle ilgiliydi. Genelkurmay Başkanı, Osmanlı döneminde de cumhuriyet döneminde de hiçbir kurumun etnik esasa göre yapılandırılmadığını vurgularken, şehitlik ve gazilik mertebesine ulaşmış Kürt ve Zaza çok sayıda vatan evladının bulunduğunu söyledi. TSK’nın hiçbir zaman etnik esasa göre hareket etmediğini, bu konuda özel bir dikkat gösterdiklerini belirtti. Güneydoğu bölgesini kastederek TSK’nın, askeri okullara her bölgeden, her ilden öğrenci gelmesine dikkat ettiğini ve bunun sağlanması için de özel tedbir aldıklarını anımsattı.
Zaman zaman “Bazı etnik kökenlerden neden aday gösterilmiyor?” sorusunun gündeme getirildiğini belirten Org. Başbuğ, bu sorunun siyasilere yöneltilmesi gerektiğini, TSK’nın herhangi bir ayrım yapmadığını kaydetti.
Atatürk’ün millet tanımı
Org. Başbuğ, Atatürk’ün millet tanımını anımsatırken de yine ulus bütünlüğü içinde Kürt kökenli vatandaşlara mesaj gönderdi. Atatürk’ün, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” tanımını okurken, “Burada Türkiye halkı ifadesi çok önemli. Türk halkı değil, Türkiye halkı. Türkiye demezseniz bu cümlenin anlamı düşer” uyarısında bulundu.
‘Asimilasyon yok’
Org. Başbuğ, bazı kesimlerin iddia ettiği gibi, Türkiye’nin kuruluş yıllarında asimilasyon uygulanmasının söz konusu olmadığını, farklı etnik kökenliler arasında bir entegrasyonun bulunduğunu belirtti.
Cumhuriyetin kuruluşundan 1938’e kadar çıkan isyanların da etnik nitelikli olmadığını, modernleşme, merkezileşme ve laikleşme sürecine yerel güçlerin karşı çıkması olarak algılanması gerektiğini söyledi. Kürt kökenli vatandaşlara asimilasyon uygulanmadığını vurgulayan Org. Başbuğ, bu görüşünü bazı örneklerle ve anketlerle güçlendirdi.
Kürt kökenli vatandaşların batıya göç ettiklerini, batıdaki vatandaşların da buna karşı çıkmadıklarını vurguladı. Bu durumun bir asimilasyon uygulanmadığının kanıtı olduğunu söyleyen Başbuğ, Kürt kökenli vatandaşların da, “Vatandaşlıktan ne anlıyorsunuz?” sorusuna, “Türkiye’yi sevmek” yanıtını verdiklerine işaret etti.
Org. Başbuğ, milliyetçilik anlayışını ise, “Vatandaşlık esasına dayanan milliyetçilik” diye tarif etti. Başbuğ, bu tarifi yaparken ABD Başkanı Obama’nın da, “Biz kendimizi Hıristiyan, Musevi veya Müslüman olarak tarif etmiyoruz. Vatandaşlık bağı ve ortak değerleri esas alarak tarif ediyoruz” sözüne atıfta bulundu. Başbuğ, bu yaklaşım içinde, “Türk” kavramının bir sıfat değil ortak bir isim olduğunu belirtti.
‘Demokrasiye bağlıyız’
Org. Başbuğ, laikliğin Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan tüm değerlerin temel taşı olduğunu vurguladığı konuşmasında, modern bir cumhuriyetin, ancak demokrasiyle gerçekleşebileceğine işaret etti. Başbuğ, “TSK, cumhuriyetin temel niteliklerinden biri olan demokrasi rejimine bağlıdır ve saygılıdır” derken, laiklik ile demokrasinin çelişmediğini, birbirini tamamladığını kaydetti.
Cemaate soğuk mesaj
Org. Başbuğ, inançlar sisteminin sosyolojik bir gerçek olduğunu belirtirken, “Gerçek mütedeyyin kişilerle kimsenin sorunu olmamalıdır” vurgusu yaptı. Atatürk’ün de dinin gerekli bir kurum olduğuna işaret ettiğini kaydederken, ancak bunun “Allah ile kul arasında” kalması gerektiğine dikkati çekti.
Türk ordusunun halkın değerlerine saygılı olduğunu, şehitlik ve gaziliğin en kutsal mertebe olarak görüldüğünü, ordunun bir nevi peygamber ocağı olarak bilindiğini vurguladı. “Türk ordusu hiçbir zaman dine karşı olmamıştır” derken, sorunu dinin araç olarak kullanılması olarak gördüklerini belirtti.
Org. Başbuğ, cemaat yapısına da değindi, bazı cemaatlerin ekonomik güç olmaya yöneldiklerini, dine bağlı tek bir yaşam tarzıyla da kimliklerini ortaya koyduklarını kaydetti. “Bazı din eksenli cemaatler siyasi alanda güçlü bir konuma geldiklerini düşünüyorlar. Bu yanıltıcıdır. En büyük engel olarak TSK’yı görmektedirler. Bu yapılanmaya karşı hukuk devleti kapsamına TSK’nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını sanmak bir yanılgıdır” uyarısında bulundu.