Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu amaçla adaya gönderdiği danışmanı Kieran Prendergast, iki tarafla da görüştü. Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Annan Planı'nda yapılmasını istediği değişiklikleri öğrendi ve KKTC yönetimine iletti.Annan'ın bu "yoklama" çalışmasında üzerinde önemle durduğu husus, "bu kez çözüm için Papadopulos'un garanti" vermesiydi.Ortaya çıkan tablo, Papadopulos'un, çözüm için garanti vermek bir yana, çözüm istemediğini kanıtladı.Papadopulos, öyle taleplerde bulunuyor ki, bunun "Ben çözüm istemiyorum, durumdan memnunum" demek dışında bir anlamı yok. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Kıbrıs'ta müzakerelerin yeniden başlatılması için zemin yoklaması yaptırıyor. Rum liderin, Annan'ın temsilcisi Prendergast'a ilettiği taleplere bakalım :1- Türk askeri adadan tümüyle çekilecek,2- Türkiye'nin garantörlük ilişkisi olmayacak,3- Kuzey'deki Rum taşınmazlarının hepsi 1974 öncesindeki sahiplerine iade edilecek,4- Türkiye'den Kuzey'e yerleşmiş olanların sayısı 30 binle sınırlandırılacak.Bu talepler Rum tarafının reddettiği Annan Planı'nda yapılmasını istediği değişiklik paketinden çok yeni bir plan niteliğinde. Papadopulos, açık bir şekilde işi yokuşa sürüyor. Bu koşullarda BM Genel Sekreteri Annan'ın bir çözüm olasılığı görmesi çok zor.Papadopulos'un bu tutumu, bugüne kadar Türk tarafının haksız yere çözüm istememekle suçlandığının en sağlam kanıtı. Avrupa Birliği'ne girinceye kadar sanki çözüm istiyormuş gibi görünen ve dünyayı buna inandırabilen Rum yönetimi, çözüm istemeyen tarafın Rum yönetimi olduğunu artık daha açık biçimde ortaya koyuyor. Rum tarafının Annan Planı'na hayır oyu vermesi de bundan sonrası için izleyeceği politikayı açığa çıkarmıştı: Çözümsüzlük... Papadopulos'un talepleri Rum yönetiminin, bugünkü statüden memnun olduğu söylenebilir. Güney Kıbrıs, AB üyesidir ve bütün dünya tarafından tüm Kıbrıs'ın tek yasal temsilcisi, devleti ve hükümeti olarak görülmektedir. Bu koşullarda Rumların, Türklerle eşitliğe dayalı ortak bir devlet oluşturmayı razı olmaları çok zordur. Ne kadar baskı görürlerse görsünler, bugünkü durumu devam ettirmeye çalışacaklardır. Bu süreçte KKTC'nin iyice çözülmesini, Türkiye'nin AB yolculuğunda sıkıştırılmasını beklemek dışında adım atmak istemeyeceklerdir.Papadopulos'un Annan Planı'nın referanduma götürülmesi sürecinde, "Ben devlet devraldım, cemaat devretmem" demesi de bu politikanın göstergesiydi.Papadopulos'a böyle davranma olanağı tanıyan ise AB'dir. Rum tarafı memnun Rum yönetiminin tutumu buyken, Türk tarafı çözüm yolunda iyi niyetli öneriler sunmayı sürdürüyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, bütün tarafların işe tüm kısıtlamaları kaldırarak başlamaları önerisi gibi. Ancak Rum yönetimi, Gül'ün yansıttığı açılım önerilerine tepki dahi vermedi. Görmemiş, duymamış gibi davrandı.Bu koşullarda KKTC'nin bir yandan müzakere için çabalarını sürdürürken, diğer yandan dış ilişkilerini geliştirme ve güçlendirme politikası isabetli görülüyor. ABD Kongre heyetinin, KKTC'ye yaptığı ziyaret de bu politikanın doğruluğunu kanıtlayan önemli bir adım niteliğindeydi.ABD, Rum tarafının çözümsüzlük politikasını gördü.Umarız, AB de görür... fbila@milliyet.com.tr Türk tarafı