Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne açtığı davayla ilgili tartışmalar sürüyor.
Dava açtı diye Başsavcı Yalçınkaya’yı hedef tahtasına oturtmak, ekonomik ve siyasi istikrarı bozmak ve bunun vebalini taşımak gibi hukuk dışındaki alanlar üzerinden tehdit etmek doğru bir tavır değil. Başsavcı, Anayasa’dan aldığı bir yetkiyi kullanıyor. Siyasi partileri izlemek, uyarmak ve gerektiğinde dava açmak onun görevi. Ama kararı verecek olan Başsavcı değil, Anayasa Mahkemesi.
Başbakan Erdoğan’ın Siirt konuşması dahil iki gündür verilen tepkiler siyasi nitelikte. Hukuki tepki, AKP’nin yüksek mahkemeye vereceği savunmayla ortaya çıkacak. Anayasa Mahkemesi, bu savunmayı da inceledikten sonra Başsavcı’nın iddialarının yerinde olup olmadığına karar verecek.

Haberin Devamı

Demokratik-laik rejime bağlılık
Türkiye’nın sık sık parti kapatan bir ülke görünümünde olması elbette memnuniyet duyulacak bir tablo değil. Çok sayıda partinin kapatılmış olması, demokratik-laik rejime ve Anayasa’ya bağlılık konusunda da önemli sorunlar bulunduğunun göstergesi.
Türkiye’de sık sık ve kolayca parti kapatılması elbette arzu edilecek, sevinilecek gelişmeler olarak görülemez. Ancak partilerin, demokrasinin olanaklarıyla rejimi değiştirmeye, Anayasa’yı ve yüksek yargı kararlarını hiçe saymaya yönelmelerini de savunmak mümkün değil. Demokrasilerde anayasa mahkemeleri veya aynı işlevi gören, anayasayı koruma kurul veya kurumları bunun için var.
Arzu edilen, demokratik-laik rejimin tüm kural ve kurumlarıyla yerleşmesi, siyasi partilerimizin de bu çağdaş rejimi benimseyerek faaliyetlerini sürdürmeleridir.

İki çizgi
Anayasa Mahkemesi’nin kapattığı partilere ve gerekçelerine bakıldığında iki çizgi dikkati çekiyor. İki çizgide de kapatılan partiler, birbirlerinin yerine kurulmuş, birbirinin siyasi mirasçısı gibi görünüyor. Bu çizgilerden birini Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi (12 Eylül sonrasında), Refah Partisi, Fazilet Partisi, diğerini ise HEP, DEP, HADEP, DEHAP (dava açılınca fesih kararı aldı) oluşturuyor.
Birinci çizgideki partilerin kapatılması gerekçesi laikliğe aykırı faaliyetler. İkinci çizgideki partilerin kapatılma gerekçesi ise ayrılıkçı-bölücü faaliyetler...
Bu gerekçeler gösteriyor ki, Anayasa Mahkemesi, laiklik ve ulusal bütünlük açısından tehdit olarak gördüğü partileri kapatıyor. Anayasal kurum olarak, demokratik-laik rejimi, ulusal bütünlük ve üniter yapıyı koruma refleksi veriyor. Bu refleksi veren tek ülke Türkiye değil. Gelişmiş Batı demokrasilerinde de benzeri kararlar var.

Haberin Devamı

AKP’nin farkı
Bugün hakkında kapatılma davası açılmış iki parti var: AKP ve DTP.
AKP birinci çizgiye, DTP ise ikinci çizgiye yakın kadrolar tarafından kuruldu.
Ancak, AKP’nin kuruluşunda, soyağacında yer alan partilerden farklı bir çizgi izleyeceği, dinci bir parti olmayacağı, din üzerinden siyaset yapmayacağı, reel-politiğe uygun davranacağı, AB değerlerini esas alacağı, demokratik-laik rejime içtenlikle bağlı olacağı vurgulanmıştı.
AKP’nin henüz “yenilikçi hareket” olarak ortaya çıktığı dönemde, Milliyet’in Ankara Bürosu’nda, bugün Cumhurbaşkanı olan Abdullah Gül ve eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in de bulunduğu kurucu kadrodan, bu çizgiyi ayrıntılarıyla dinlediğimizi anımsıyorum.
Bugün toplumun önemli bir kesiminin, özellikle laiklik konusunda, AKP iktidarının bazı uygulamalarından ve bazı söylemlerinden endişe ve tedirginlik duyduğu gerçeğini kabul etmek gerekir.
Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar ne olursa olsun, AKP yönetiminin de özellikle tedirginlik yaratan uygulama ve söylemini gözden geçirmesinde fayda olacaktır.