Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rektör atamaları tartışmalara ve tepkilere neden oldu. Tıpkı geçmiş dönemde 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in yaptığı atamalar gibi.
Sezer’in yaptığı atamalar sırasında da itirazlar ve tepkiler olmuştu. Bu tartışmalar cumhurbaşkanlarının birinci sırada olanları değil daha alt sıradaki adayları atamalarından kaynaklanmıştı.
O gün Sezer’i eleştirenler aynı yöntemi kullanan Gül’ü eleştirmiyorlar. Gül’ü eleştirenler de Sezer’in tercihlerini eleştirmemişlerdi.
Bu farklılığın nedeni kuşkusuz siyasi yaklaşımdan kaynaklanıyor. Sezer’in kullandığı ölçülerle mutabık olanlar Gül’ün; Gül’ün ölçüleriyle mutabık olanlar da Sezer’in uygulamalarına karşı duruyorlar.
Aslında eleştirilmesi gereken, sistem. Rektörlerin seçim sistemiyle atama yöntemi sorun yaratıyor. Üniversitelerin seçtiği altı adayı YÖK üçe indiriyor cumhurbaşkanı da üç adaydan birini atıyor. YÖK’ün ve cumhurbaşkanlarının tercih kullanmalarının yasal dayanağı mevcut. Bu konuda yetkileri var. Ancak bu yüzden, bu yöntem hem demokratik değil hem de özgür olmaları gereken üniversitelerin bir anlamda siyasi vesayet altına girmelerine neden oluyor.

Özgür üniversite
Bilimin siyasi vesayet altında olmaması gerekir. Üniversiteler kendi kendilerini yönetecek bir sisteme sahip olmalı. Akademik özgürlük yönetim bağımsızlığından, bilimsel araştırmaların özgürlüğü de mali özerklikten geçiyor. Üniversitelerimiz maalesef bu iki olanağa da sahip değiller. 

Çankaya ve YÖK
Mevcut sistemde Cumhurbaşkanı veya YÖK Başkanı’yla ters düşen bir adayın en çok oyu alsa bile rektör olma şansı yok.
Son atamalarda bunun iki çarpıcı örneğini gördük. Birincisi, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kadri Yamaç’ın açık farkla en yüksek oyu almasına rağmen YÖK tarafından Cumhurbaşkanı’na gönderilen listeye alınmamasıydı.
İkincisi ise eski Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ın en yüksek oyu olan aday olarak YÖK tarafından Çankaya’ya ilk sırada gönderilmesine rağmen Cumhurbaşkanı Gül tarafından elenmesiydi.
Yeni YÖK Başkanı ve yönetimine karşı tutum alan bu iki rektörün biri YÖK aşamasında diğeri de Çankaya aşamasında elenmiş oldu. Her iki ismin elenmesinde de siyasi tercih kullanıldığı çok açık. 

Sistem değişmeli
Üniversitelerin bağımsızlığı bu sistemin değiştirilmesiyle mümkün olabilir. Üniversiteyi yönetecek rektörün üniversite öğretim üyeleri tarafından seçilmesi en doğru ve en demokratik yol olur. Seçimin iki turlu yapılması veya önce üniversite senatosunun, sonra içlerinden birinin rektör olarak seçilmesi de bir başka yöntem olarak düşünülebilir.
YÖK’ün ve Cumhurbaşkanı’nın tercihleri üniversitelerde yapılan seçimi anlamsız kılıyor. Seçim ve atama birbirine karışıyor.
Türkiye’nin yapmakta geç kaldığı reformların başında üniversite reformunun geldiği açık...