Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

On binlerle ifade edilen Kıbrıs Türk'ü, Rum yönetimine başvurarak "Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu" aldı. Türkiye üzerinden dolaylı seyahat etmektense, Güney'e geçip Rum pasaportuyla daha kolay seyahat ettiler.Rum yönetimi de Türklerin bu pasaportu almalarını teşvik etti. Güney Kıbrıs vatandaşlığı anlamı taşıyan bu pasaportlar, siyasi açıdan da egemenlik kabulü sonucunu doğuruyordu. Gerçi, Kıbrıslı Türkler, Rum yönetiminin değil, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin pasaportunu taşıdıklarını, bunun hakları olduğunu söyleyerek bir savunma geliştirmiş olsalar da, bugün yaşananlar, pasaportun faturasını ortaya koydu.Kıbrıslı Türklere pasaport veren Rum yönetimi şimdi bu faturayı Türklerin önüne sürdü ve tahsilat yapmaya çalışıyor.Diyor ki:Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu taşıyan Türk vatandaşlarımız, eğer Kuzey Kıbrıs'ta Rum malı üzerinde oturuyorsanız, mahkemeye buyurun. Malı sahibine iade edin. Yoksa cezanız 2 yıl hapistir.Bunu neye dayanarak söylüyor :Bir süre önce değiştirdiği Güney Kıbrıs Ceza Yasası'na göre. Bu değişikliğe göre eğer bir Güney Kıbrıs vatandaşı, bir başka Güney Kıbrıs vatandaşının malını rızası olmadan işgal etmişse cezası 2 yıl hapistir. Ya bu cezayı kabul edersiniz ya da işgal ettiğiniz malı sahibine iade edersiniz. Rum yönetimi şimdi bu iç hukuk hükmünü, pasaportunu taşıyan ama Kuzey'de 1974 öncesi Rum taşınmazı kullanan Türklere uygulamak üzere harekete geçmiş durumda.Bu koşullardaki Türklerden seçtikleri örnek kişilere Kuzey'e geçip mahkeme celbi tebliğ ediyorlar. "Bizim pasaportumuzu taşıyorsun, bizim bir başka vatandaşımızın taşınmazını işgal etmiş durumdasın, mahkemeye gel" diyorlar. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nden "Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu" almak, Kıbrıs Türklerine sunulan en "cazip" olanaklardan biriydi. Gerek Annan Planı referandumunda gerek diğer seçimlerde "AB vatandaşı" olmanın pratik yolu olarak gösteriliyordu. Dünyadan izole KKTC vatandaşı olmaktansa, Rum pasaportuyla AB vatandaşı olmak, Kıbrıslı Türklerin tercihi oldu. Örneğin, Gazimağusa'da 1974 öncesi Rum taşınmazını restoran olarak kullanan Hüseyin Çağner'e yapılan tebligat böyle. Rum yönetimi ayrıca mahkemenin Larnaka'da görüleceğini de tebliğ etmiş durumda.Tabii, Rum pasaportu taşıyan Kıbrıslı Türk Larnaka'da mahkemeye çıkmayı kabul ederse, bu bir yol haline getirilecek.Tıpkı, ünlü Loizidu davası gibi...Bu yöntem gösteriyor ki, Güney Kıbrıs Yönetimi, iç hukuklarını ve AB hukukunu kullanarak 1974 öncesi koşullara dönülmesini sağlamaya çalışıyor. Mahkeme Larnaka'da Rum yönetiminin bu girişimine karşı, hem Rum pasaportu taşıyan hem Rum taşınmazı kullananların geliştirdikleri savunma ise şöyle:Bu mallar Güney'de taşınmaz bırakarak, mübadele anlaşmasına göre Güney'den gelen Türklere verildi. Ayrıca, eğer Kıbrıs Cumhuriyeti yasaları geçerliyse mahkemenin Gazimağusa'da görülmesi lazım. Siz böyle bir mahkeme tanımıyorsunuz. Bu durumda bizi Larnaka'da yargılayamazsınız.Ancak, Rum yönetimi, Güney'e geçmiş bu koşullardaki bir Türk'ü tutuklayabiliyor. Hatta öngörülen ceza 2 yıldan az olmadığı için AB ülkelerinde de takibat yapabiliyor. Türklerin savunması KKTC'nin yeni Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rumların bu politikasını televizyonda değerlendirirken, Papadopulos'un kendi kazdığı kuyuya düşeceğini belirtiyor. 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yasaları geçerli olacaksa bundan Papadopulos yönetiminin zararlı çıkacağı görüşünde.Tebligat yapılan Türklerden birinin Larnaka'ya gidip, mahkemeye, "Siz beni yargılayamazsınız, Mağusa'da yargılanmam gerekir, ayrıca AB, Kuzey'i müktesebat dışında bıraktı" diyerek itiraz ederse, Papadopulos'un zor duruma düşeceği düşünülüyor. KKTC yönetiminin yaklaşımı böyle.Ayrıca, KKTC yönetimi, vatandaşlarına, bu tür tebligatları almamalarını, tebligata gelen Rum memuru haneye tecavüzden alıkoyup polise haber vermelerini istiyor.Bu da gösteriyor ki, Kıbrıs'ta Rum yönetimi ile KKTC arasında bir "tutuklama yarışı" başlayacak...Pasaportun bedeli ucuz gözükmüyor... fbila@milliyet.com.tr Talat'ın görüşü