Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, dörtlü görüşmelere katılmayacağını açıkladı. Denktaş'ın bu kararı Kıbrıs görüşmelerinin son tarihi olan 22 Mart'tan sonra görüşmeci sıfatını da bırakacağının işareti sayılabilir.
KKTC Cumhurbaşkanı'nın bu sonuca varmasının nedeni kuşku yok ki, Annan Planı'nda Türk tarafı lehine bir değişiklik sağlanamamış olması ve bundan sonra sağlanacağına ilişkin bir izlenim almaması. Rum tarafının, Denktaş'ın bütün isteklerini geri çevirmesi...
Peki Denktaş, Cumhurbaşkanlığı görevinden de çekilecek mi?
Denktaş'ın bu soruya yanıtı, "Cumhurbaşkanlığı görevimde dayanabildiğim kadar dayanırım. Eğer dayanılamayacak hale gelirse o aşamada düşünürüm." biçiminde...
Peki dörtlü görüşmeler kimler arasında yapılacak?
Denktaş'a Rum tarafından gelen yanıt şöyle:
"Yunanistan Başbakanı Karamanlis katılmaya sıcak bakmıyor. Rum tarafı Karamanlis'in başbakanlığa yeni geldiğini ve yıpranmasını istemiyor. Bu nedenle dörtlü görüşmelerin önce müsteşarlar düzeyinde sonra dışişleri bakanları düzeyinde yapılması daha uygun olur."
Bu durumda Denktaş, Rum tarafının dörtlü görüşmeleri mümkün olduğunca teknik heyetler düzeyinde yürütmeyi planladıklarını söylüyor ve ekliyor:
"Zaten bizi devlet olarak tanımıyorlar. Türk halkını kabul etmiyorlar. İki cemaatten oluşan tek halk var diyorlar. İki kesimliliği sulandırıyorlar. Türkiye'nin garantisini kabul etmiyorlar."
"Bu koşullarda" diyor Denktaş, "önemli olan şudur: Türkiye yolu böyle yürümeye devam edecek mi? Yoksa zaman isteyecek mi? Zamana ihtiyacımız var."
Denktaş'ın görüşmecilikten çekilmesinin nedeni ise Annan Planı'na Türk tarafının olmazsa olmazlarının geçirilmemiş olması. Denktaş, dörtlü aşamadan da umutlu değil. Rum tarafının planı hakkındaki değerlendirmesi ise şöyle:

"Rum tarafı bize açıkça diyor ki, Kıbrıs görüşmelerinden de dörtlü görüşmelerden de bir netice çıkmaz. İş Annan'a havale edilir."
De Soto'nun Denktaş'a verdiği şu takvim de işin Annan'a kalacağının işareti:
"22 Mart: Kıbrıs görüşmelerinin bitmesi. 23 Mart: Seyahat günü. 24-25 Mart: Türkiye ve Yunanistan'ın katılımıyla dörtlü görüşmeler. (Rum tarafı İsviçre'nin sessiz bir kasabasını isterken Türk tarafı Cenevre veya Kıbrıs'ı istiyor) 28-29 Mart: Türkiye ve Yunanistan başbakanlarının katılımı (29 Mart için BM Genel Sekreteri Annan'ın da katılması planlanıyor) Annan'ın görüşmeleri devraldıktan sonra 31 Mart'ta metne son şeklini vermesi ve tarafları sunması. 9 Nisan'da Türkiye ve Yunanistan hükümetlerinden planı onaylayacaklarına ilişkin resmi taahhüt alınması, 9-19 Nisan: Referandum kampanyası. 20 Nisan: Referandumun yapılması. 20-25 Nisan: Garantör ülkelerin onaylaması ve Kıbrıs'ta tarafların onay vermesi ve imzalaması."
Denktaş bu takvimde en çok 9 Nisan üzerinde duruyor.
Bu tarihte Türk hükümetinin, üzerinde anlaşma sağlanamamış, olmazsa olmazların geçirilmediği bir plana onay taahhüdü vermesinin riskli olacağını vurguluyor. Diplomasi tarihimizde ilk kez uzlaşma sağlanmadan bir metnin, TBMM'nin kararı olmaksızın hükümetçe kabul edilmesinin nasıl mümkün olacağını soruyor. 9 Nisan'da eğer Annan Planı Türk tarafının görüşleri doğrultusunda düzeltilmemişse, hükümetin "evet" demesinin, Kıbrıs Türkü'ne de referandumda "evet" oyu verin çağrısı anlamına geleceğine işaret ediyor.
Bu görüş ve değerlendirmeler gösteriyor ki, Denktaş, 22 Mart'a kadar, Türk tarafının olmazsa olmazlarını kabul ettirmek için uğraşmaya devam edecek, masadan kalkmayacak. Ancak bu gerçekleşmezse, görüşmecilikten çekilip, dörtlü toplantılara katılmayacak ve Annan planı önemli bir değişikliğe uğramazsa da KKTC halkına gidip planın kabul edilmemesini isteyecek...
Plan referandumdan kabul edilmiş biçimde resmen önüne gelinceye kadar da Cumhurbaşkanlığı görevini sürdürmeye çalışacak. Bu görevi sürdürmesi de imkansız hale gelirse ya o aşamada ya da imza aşamasında bu görevden ayrılmayı da değerlendirecek...
Denktaş'a göre Türk tarafının görüşleri Annan planına geçirilmezse, süreç sonucunda adil ve kalıcı bir çözüme dayanan çağdaş, ortak bir devlet değil, bir "ucube" doğacak...