Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Örneğin, farklılıkları sevmeyi başarabildiğini, içki içmediği halde içenlerle birlikte olabildiğini, bir tercihi, bir yaşam tarzını tanımanın olumlu yönleri bulunduğunu, farklı insanların birbirlerini tanıyarak sevebileceklerine inandığını açıklaması gibi...Şener'le dün öğle yemeğinde yaptığımız sohbette, konu AKP'li belediyelerin son günlerde içki satış yerlerine getirdikleri yasaktan söz açılınca, Başbakan Yardımcısı, yine doğru bildiğini söyledi. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, doğru bildiğini söyleyen yapısıyla tanınır. Onu çocukluğundan, okul yıllarından tanıyanlar da bu yönünün karakteristik bir özelliği olduğunu bilirler. Oy uğruna inanmadığı şeyleri söyleyen veya savunan bir politikacı değildir. Nitekim son günlerdeki söylemlerinde de bu özelliği net biçimde yansıyor. "Yasakçılık yanlıştır" diye söze başladı Şener: "Alkollü içkilerin nerelerde satılacağını zaten yasa düzenlemiş. Okullara, camilere ne kadar uzaklıkta satış yeri veya içkili yerler olabileceğini belirlemiş. Yeni kurallar getirmeye gerek yok. Doğru değil. Yasakçılık zaten doğru bir yol değil. ABD'de de zamanında içki yasağı anayasaya bile konmuştu. Ama yasaklarla bir yere varılmayacağı görüldü. Yasakçılık, çağdaş bir şey değildir. Çağdaş dünya böyle bir yasağı anlamaz, anlayamaz, algılayamaz. AB sürecinden bahsederken çağdaş dünyanın dilinin gerisine düşemeyiz. Bu tür yasaklar, AKP'nin de imajını zedeler. Yasak, insan haklarına da özgürlüklere de uygun değil. Farklılıkları tanıyarak sevebiliriz. Düşünün ki, dünyada milyonlarca turist gideceği yeri farklılıklara bakarak, onları tanımak için gidiyor. Bugünün küreselleşme, globalleşme sürecine ters düşemeyiz." 'Çağdaş dünyaya uymaz' Şener, sohbetimizde, farklılıkları sevmesine ilişkin anıları da aktardı. Önceki gün Denizli'de ünlü bestecimiz Avni Anıl'ın bulunduğu bir ortamda Denizli Musiki Cemiyeti'nin konserinden sonra sahneye çıkan solistlerin kendisi için söyledikleri şarkıyı ve öyküsünü anlattı:"Benim için seçtikleri şarkı, 'Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul'un... Seni aradım kadehlerindeki dudak izlerinde' şarkısıydı. Avni Anıl hocamızın çok güzel bir bestesi. Solistlerden Avni Hoca istemiş benim için bu şarkıyı söylemelerini. Ben de alkışlayarak dinledim."Şener, Avni Anıl'ın neden bu şarkıyı istediğinin de bir öyküsü olduğunu belirtti. O öyküyü de aktardı:"1998 yılıydı. Birkaç milletvekili ve Ankara Belediye Başkanımız Melih Gökçek bir yerde oturuyoruz. Oturduğumuz yerde de kanal-A televizyonu açık, bir genç solist şarkı söylüyor. Bu arada Melih, telefonla televizyonu aramış, demiş ki, 'Abdüllatif Bey de aramızda, bir şarkı isteği var.' Telefonu da hemen kulağıma dayadı. Benim de aklıma o sıra bu şarkıyı istemek geldi. İstedim. Solistimiz söyledi. Partiden arkadaşlar eleştiriyorlar, nasıl böyle bir şarkı söylersin, diye. O sırada başka bir izleyici bağlandı televizyona, demesin mi, 'Şener Bey meyhane meyhane dolaşacağına biraz çalışsın.' Başladık gülmeye, fakat genç solist, bu izleyiciye bir de cevap yapıştırdı. Dedi ki, 'Beyefendi, bu şarkıdaki meyhane sizin bildiğiniz meyhane değildir. Yunus Emre'nin, Mevlana'nın söz ettiği meyhanedir.' Bunu duyunca bizimkiler sustu. Halbuki, sanatçı kardeşimizin söylediği doğru değil, ben biliyorum ki, bal gibi bildiğiniz meyhane. Ben de Denizli'de çıkıp bunu anlattım." Meyhane... Şener'in "farklılıkları sevmek" yaklaşımı bir anlamda siyaset felsefesini de yansıtıyor. Şener, sevginin birçok sorunu çözeceğine, barış, huzur, dayanışma içinde bir arada yaşama zenginliğini güçlendireceğine inanıyor. "Anadolu bize bu felsefeyle vatan olmuştur" diyerek şöyle diyor:"Anadolu bize 12., 13. yüzyıllarda vatan olmuştur. Bakın o dönemin toplum önderlerine, çağrıları sevgidir, kardeşliktir. O dönemler Yunus Emre'nin, Mevlana'nın, Hacı Bektaş-ı Veli'nin dönemleridir. Topluma çağrıları hep sevgidir. Yunus Emre'den bir örnek vereyim. Şöyle der Yunus Emre:'Bir kez gönül yıktın ise,Bu kıldığın namaz değil'Mevlana şöyle seslenir insana:'Aşksız, sevgisiz bir ömrü ömür saymaO hesabın dışında tutulacaktırAşksız, sevgisiz bir an, Allah'ın huzurunda utançla duracaktır.İşte 12., 13. yüzyılda Anadolu bize bu felsefeyle vatan olmuştur. O dönem insanımıza yapılan çağrılar bu çağrılardır. Bunlar bugün de geçerli. Esas olan insandır. Dili, ırkı, dini, mezhebi ne olursa olsun, önemli olan insan olmaktır, insan sevgisidir." 'Kıldığın namaz değil' Şener, bu yaklaşım içinde siyasetin önce zarar vermekten kurtulması, sonra faydalı olmaya bakması gerektiğini şöyle savunuyor:"Geleneksel siyasette şu var: Her parti farklı bir sosyolojik yapıya hitap eder. Onların oyunu almaya çalışır. Yani hedef kitlesi bellidir. Böyle olunca siyasi partiler, siyasetçiler söylemlerinde kendi hedef kitlesini gözetirler. Bu ülke için geçmişte zararlı sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Nedir o zarar? Aynı ülkenin vatandaşları, aynı milletin fertleri birbirlerini tehlike olarak algılamaya başlamışlardır. Biri diğerini kendisi için tehlike görmüştür. İşte en büyük zarar budur. Siyaset faydalı olmaktan önce zararlı olmaktan vazgeçmelidir. Ben bir süredir üniversitelerde verdiğim 'gençlik ve değişim' konulu konferanslarda, partide verdiğim 'siyasi etik' konferanslarında bu düşünceyi işliyorum." fbila@milliyet.com.tr 'Siyaset zarar vermesin'