Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın’ın inşaat şirketleriyle ilgili tartışma sürüyor. Bakan Aydın’ın, deprem bölgesinde iş yapan müteahhitlere yapı malzemesi sattığına ilişkin iddialar, etik açıdan sorgulanıyor.
Bayındırlık Bakanı Koray Aydın’a, dünkü görüşmemizde bu konuyu sorduk. Yanıtı şu oldu:
- Ben 1986’dan beri bu işi yapıyorum. Mesleğim, işim bu. Ancak, bakan olduktan sonra fiilen işle ilgilenmem mümkün değildi. Doğru da değildi. Bu nedenle ben şirketin işlerini bilmem. Buna vaktim de yok. Ancak bu iddialar ortaya çıkınca ben de hemen araştırma yaptırdım. Ben özellikle deprem bölgesiyle iş yapılmaması talimatını zaten vermiştim. Biz özellikle Doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’yle çalışıyoruz. Ama deprem bölgesinde iş yapan çok eski müşterilerimiz de var. Onlar hep bizden mal alırlar. Buna da baktırdım. Deprem bölgesinde 120 kadar müteahhit iş yapıyor. Bunlardan en fazla 4 - 5 tanesi bizim müşterimiz. Mal alanların sayısı bunu geçmez. 120 rakamı içinde de önemli bir rakam değildir. O kişilerle çok eski bir müşteri ilişkimiz var. Örneğin bunlardan bir tanesi Dinar depremi sonrasında da bizden mal almış. Yani çok eski müşterilerimiz.
Deprem bölgesinden uzağız
Koray Aydın ayrıca şirketlerinin büyük tüccara toptan mal sattığının da altını çiziyor ve şöyle diyor:
- Biz büyük tutarlarda toptan mal satıyoruz. Her müşteriyi araştırmak da tabii mümkün değil. Hangi bölgede çalışıyor, deprem bölgesine iş yapıyor mu? Bunu her zaman tam tespit etmek mümkün değil. Ama biz yine de buna özen gösterdik. Deprem bölgesinden özellikle uzak durduk.
İşin etik yönüne gelince...
Bir milletvekilinin, hele hele bir bakanın ticari faaliyetini devam ettirmesi doğru mu? Bayındırlık Bakanı’nın aynı alanda iş yapan şirketinin faaliyetini sürdürmesi, etik değerler açısından aykırı değil mi?
Nasıl geçinirim?
Bakan Aydın, bu sorularımızı yanıtlarken şöyle diyor:
- Evet, bakanlık veya milletvekilliği kullanılarak iş yapılıyorsa bu elbette kabul edilemez. Bu nedenle ben de etik açıdan doğru bulmam. Benim önerim bir yasa çıkarmamızdır. Milletvekili, bakanların işlerinin kayyuma devredilmesidir. Bunu doğru bulurum. Milletvekilinin, bakanın özel işiyle ilişkisi böylece kesilir. Benim de fiilen kesiktir. Ama siyasetten çok önce başladığımız bir aile işinin kapatılması nasıl olacak? Bunun yerine kayyum yönetimi daha adildir. Siyaset geçtikten sonra ne iş yapacağız? Örneğin ben genç bir insanım. Büyük sıkıntı ve gayretlerle iş hayatına atılmış, şirketlerimi belli noktalara getirmişim. Şimdi siyasete girdiğim için bunları yok etmem nasıl mümkün olacak? Ama yasa çıkar ve kayyuma verin derse, bunu severek yaparım. Siyaset bugün var yarın yok. O zaman nasıl geçineceğiz, hayatımızı nasıl kazanacağız?
Bakan Aydın’a, iddialara konu olan şirketlerinin, yapılan alışverişlerin belgelerinin incelenmesine izin verip vermeyeceğini sorduk. Yanıtı şu oldu:
- Elbette incelenebilir. Ben her şeye açığım. Benim her işim açık. Ticaret sicili kayıtları ortada. Şirket kayıtları ortada. İsteyen istediği gibi gelip inceleyebilir. Saklayacak bir şeyimiz yok.
Aydın, muhasebecilerine de talimat verdiğini ekleyerek şöyle diyor:
- Benim şirketlerimin cirosu 7 trilyon lirayı geçmiyor. Oysa benim 30 trilyon lira kazandığım öne sürülüyor. Bu mümkün mü? 7 trilyon ciro ile 30 trilyon nasıl kazanılır? Mantıksız iddialar gündeme getiriliyor. Bu rakamları kamuoyuna açıklayacağım.
Bayındırlık Bakanı, milletvekillerinin ve bakanların ticari faaliyetlerini fiilen sürdürmelerini doğru bulmuyor. Ancak bugünkü sistemde de işlerin kapatılmasının haksızlık olacağını düşünüyor. Önerisi, bir yasa çıkarılması ve işlerin kayyum yönetimine devredilmesi. Aydın, bu konuda öncülük yapabileceğini, şirketlerini kayyum yönetimine devretmeye hazır olduğunu vurguluyor.
Aydın’ın şirketleri bu konuda bir düzenleme için vesile olabilir.