Savaşın bu aşamasında Ankara durumu nasıl görüyor? Kuzey Irak’la ilgili çalışmalar ne aşamada? Türkiye’nin gönderdiği ve aldığı mesajlar nedir? ABD ile ilişkiler hangi yöne doğru gelişiyor? Bu soruların yanıtlarını alabilmek amacıyla Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le görüştük.
Gül, önce Kuzey Irak’la ilgili durumu özetledi:
"Sayın Halilzad, görüşmeleri sürdürüyor. Ankara’nın görüşlerini aldı, Kuzey Irak’a gitti, yeniden geldi. Görüşmeler sürecek. Durum şudur: Tutumumuz gayet açık. Hem ABD’ye hem de Kuzey Irak’taki gruplara bunu ilettik. Dediğimiz şu: Bir büyük göç dalgasını önleyebilecekseniz, oradaki grupların birbirine saldırması söz konusu olmayacaksa, Türkmenlerin güvenliğine dönük bir tehlike oluşmayacaksa, Musul ve Kerkük konusundaki duyarlılığımıza uygun davranılabilecekse, sorun yok. ABD’ye de, Kuzey Irak’taki gruplara da söylediğimiz budur. Ama bunlar sağlanamaz ve Türkiye’nin kırmızı çizgiler olarak belirlediği duyarlılık konularında iş kontrolden çıkarsa, o zaman Türkiye kendi kararını kendi verir. Bunu çok iyi biliyorlar."
- Onu şöyle izah edebiliriz: İleride Türkiye’nin de harekete geçmesi gerekirse, koordinasyonun nasıl sağlanacağına ilişkin çalışmalar yapılıyor. O zaman hareket tarzı nasıl olur, Türkiye ile ABD arasında koordinasyon nasıl sağlanır? Bunlar görüşülüyor. Zaten biliyorsunuz, Silopi’de bir irtibat merkezi de var. Orada biz de varız, ABD de var, K. Irak’taki gruplar var.
- Türkiye kendi kararını kendi verir. Zaten biz, önceden alınması gereken önlemler konusunda da uyarıda bulunuyoruz. Örneğin, göç konusu. Göç başladıktan sonra önlem almak zordur, geç kalmış olursunuz. Bu nedenle her hazırlığı yaptık. Göçü sınırımız dışında karşılayacağımızı söyledik. Bunu nasıl yapacağımızı da planladık. Yerler belli. Görev alacaklar belli. Hatta tatbikat anlamında çalışmalar da yapıyoruz. Çadırlar kuruluyor, sökülüyor...
ERDOĞAN’DAN MEKTUP
- Türkiye’nin demokrasisi var, kurumları var. Bu mekanizma içinde alınan kararlara saygı gösterilmeli. ABD tam işbirliği olmayışından elbette üzüldü ama karara saygılı oldu. ABD bu saygıyı gösteriyor ama bizim içimizden aynı saygıyı göstermeyen kesimler çıkıyor. Felaket tellallığı yapıldı. Her şey çok kötü olacak dendi. Oysa öyle olmadı. Hem biz gerekli önlemleri aldık. Hem de ABD durumu kavradı. Ayrıca bizim yaptığımız işbirliğini de hafife almamak lazım. Biz müttefikliğin gereğini yerine getiriyoruz. Türkiye’nin hava sahasını açmasının sağladığı katkı küçümsenmemeli. ABD bunu küçümsemiyor ama biz kendi önemimizi küçümseyip, hafife alıyoruz. ABD ile ilişkilerimiz de kötüye gitmedi. Biz temaslarımızı sürdürüyoruz. ABD de Türkiye’nin önemimi ve değerini biliyor. Şimdi Başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan, ABD’nin bütün Kongre üyelerine göndermek üzere bir mektup hazırlıyor. Kongre üyelerine gelişmeler, ilişkilerimiz hakkında görüşlerini iletecek. Bugünkü durumu da, geleceği de içeren bir mektup olacak. Ayrıca işadamlarımız, oradaki Türk lobisi de bu tür faaliyetlerini sürdürüyor. Ortada bir felaket yok, olmayacak da...
- Bu eleştiriye katılmıyorum. Hatta, insaf diyorum. Bunu geçenlerde de bir arkadaşınız sordu, yanıtı verdim. Sayın Başbakan da, ben de her gün görüşlerimizi açıklıyoruz. Hükümetin görüşünü anlatıyoruz. Sessiz kaldığımız doğru değil. Ama basının tercihi askerin yaptığı açkılama.
Genelkurmay Başkanımız da aslında bizden farklı bir şey söylemiyor. Bizim de açıkladığımız birçok görüşü Sayın Genelkurmay Başkanı söyleyince basın bunu büyütüyor, ama, bizim söylediklerimizi büyütmüyor. Buna yapacağımız bir şey yok. Bu basının tercihi. Önemli olan şu: Devletin zirvesinde işler uyum içinde yürütülüyor. MGK bildirisinde, Başbakan’ın, Genelkurmay Başkanı’nın, benim açıklamalarımda bu uyumu görebilirsiniz.