Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fikret BİLA

KAMUOYUNDA "zorunlu tasarruf" olarak bilinen Tasarrufu Teşvik Fonu'nun tasfiyesi, her hükümet değişikliğinde olduğu gibi bu kez de, gündeme geldi.
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlarından Güneş Taner, Fon'un tasfiye edileceğini ve çalışanlara tasarruflarının altı taksitte ödeneceğini, ancak, faiz ödemesi yapılmayacağını açıkladı. Bakan Taner'in açıklamasına karşılık konu henüz Bakanlar Kurulu düzeyinde ele alınmış değil. Ancak, eğilimin fonun tasfiyesi yönünde olduğu biliniyor. Muhtemelen Taner'in bu amaçla yapacağı bir yasa hazırlığı Ekonomik ve Sosyal Konsey ile Bakanlar Kurulu'na gelecektir.
Güneş Bey'in açıklamaları çalışan kesim üzerinde fonun tasfiyesi ve tasarrufların geri ödenmesi beklentisini güçlendirdi. Ancak, Taner'in, "faiz ödemem" biçimindeki sözleri tartışma ve tepkilere neden oldu.
Tartışmalara açıklık getirmek için öncelikle Tasarrufu Teşvik Fonu'nun hukuki ve mali niteliğine bakmak gerekir. Tasarrufu Teşvik Fonu, yasa zoruyla ücretlerden yapılan kesintinin, çalışanlar adına nemalandırılması ve bu kesime ek bir sosyal güvence sağlanmasını öngörmektedir. Nitekim Tasarrufu Teşvik Fonu'nun dayandığı yasa, tasarrufların nemalandırılması ve çalışanlara ödenmesini öngörmektedir. Fon'un hukuki çerçevesi budur. Dolayısıyla tasfiyesinin bu hukuki çerçeveye ve amaca uygun yapılması gerekir. Hükümet tasfiyeyi bir yasayla yapmak ve tasarruflarla birlikte, "nema" taahhüdüne uygun olarak faizini de geri ödemek zorundadır. Faizin ödenmemesi, hukuki açıdan yasayla tanınan bir hakkın geri alınması anlamına gelecektir.
Fonun mali niteliğine gelince...
Tasarrufu Teşvik Fon'u, devlet açısından "tipik" bir parafiskal (vergi benzeri) gelirdir. Vergiden farkı, mükellefine kesinti karşılığında özel bir hizmet taahhüt edilmesidir. Bu hizmet taahhüdü belli koşullarda ana tasarrufun mükellefe geri ödenmesi ve yine belli dönemlerde "nema" ödemesi yapılmasıdır.
Eğer hükümet tasfiye sırasında ana tasarruf tutarlarını geri ödeyip, faiz ödemezse, fonun mali niteliğine de aykırı davranmış olur. Böyle bir uygulama halinde devlet ücretliden, fonun faizi kadar vergi almış olur ki, bu da Tasarrufu Teşvik Fonu'nun önemli bir tutarının parafiskal gelirden vergiye dönüştürülmesi anlamına gelir.
Tasarrufu Teşvik Fonu'nun hem hukuki hem mali niteliğine aykırı düşecek bu uygulamanın çalışan kesimden tepki görmesi doğaldır. Nitekim, 1960'lı yıllardaki "tasarruf bonosu" uygulamasının akıbeti de böyle olmuştur. Ücretlerin bir kısmını "tasarruf bonosu" şeklinde ödeyen devlet, belli dönemlerde faiz ödemiş, ancak, ana para taahhüdü büyük boyutlara ulaşınca, "tasarruf bonosu" uygulamasını "mali denge vergisi"ne dönüştürmüştür. Tipik gelir vergisi özelliği taşıyan Mali Denge Vergisi, çalışanların uzun yıllar gösterdikleri tepki sonucu 1980'li yılların başında kaldırılmıştır.
Hükümet aynı durumla karşılaşmamak için, Tasarrufu Teşvik Fonu'nu hukuki çerçevesi ve mali niteliğine uygun biçimde, ana parası ve faiziyle birlikte geri ödemek zorundadır.
"Tasarrufun zorunlusu" devlet açısından her zaman sorun yaratmıştır.

Yazara EmailF.Bila@milliyet.com.tr