Bazı kurumlara siyasetin hiç ama hiç bulaştırılmaması gerekir. Örneğin, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu gibi...
Dünya, bilim ve teknoloji alanında kıyasıya bir yarış içindeyken, TÜBİTAK aylardır başkan sorunuyla uğraşıyor.
Bütün Türkiye'nin büyük heyecanla beklediği BİLSAT - 1 araştırma uydusu geçtiğimiz günlerde yörüngesine oturtuldu. Bu uydunun geliştirilmesi ve yapımında TÜBİTAK uzmanlarının büyük katkısı var.
Türkiye 21. yüzyılda uydusunu, uçağını, denizaltısını, sismik araştırma gemisini, yangın söndürme uçağını, tankını, topunu, kök hücreyle organ tedavisini yapabilen ülkeler arasında ve onlarla yarış içinde olmak zorunda.
Bu alanlarda ülkemizin hiç de küçümsenmeyecek mesafeler kat ettiğini biliyoruz.
Siyasetin bu çalışmaları yapan bilimsel kurumlarla sadece kaynak sağlanması, olanaklarının iyileştirilmesi, her açıdan desteklenmeleri için ilişkisi olmalıdır. Yoksa, benim adamım, senin adamın yaklaşımıyla, bu kurumlar kadrolaşmanın alanı haline getirilmemelidir.
Bu yarış içinde Türkiye'nin yüzünü güldüren, koltuklarını kabartan, ömrünü bilime adamış insanlar hiçbir siyasi partinin veya liderin adamı olamazlar, olmamalıdırlar. Onlar, Türkiye'nin bilim adamlarıdırlar. Siyasi görüşleriyle değil bilimsel yönleriyle desteklenmeli, korunmalıdırlar.
Oysa, Türkiye maalesef bu tür kurum ve kişileri de kısır siyaset vesayeti altına almaya çalışıyor. Son örnek TÜBİTAK...
TÜBİTAK siyaset yüzünden beş aydır başkansız. Bilim Kurulu'nca seçilen başkanın, Başbakan tarafından Cumhurbaşkanı'na önerilmesi ve atamasının yapılması gerekiyor ama, aylardır bu işlem yapılmıyor.
Başbakan ve hükümetin seçilen başkan adayını önermemesinin nedeni, siyasi görüş olarak kendine yakın bir başkan atamak istemesi kuşkusuz. Bu atamayı yapmak için Başbakan'ın danışmanı, TÜBİTAK'la pazarlık yapıyor. Siz şunları üye seçerseniz, biz de başkan atama işine kolaylık sağlarız gibi...
TÜBİTAK üyeleri ve başkanının siyasi partilerle veya liderlerle yakınlığı ne anlam taşır ki? Siyasilere ne fayda sağlarlar ki, TÜBİTAK aylardır siyasi çekişmenin ortasına çekiliyor.
Başkan adayı olarak Bilim Kurulu'nca ikinci kez seçilen Prof. Dr. Namık Kemal Pak, uluslararası alanda seçkin bir yere sahip bir teorik fizikçi. Bilim Kurulu'nun yaptığı gizli oylamayla ve oybirliğiyle yeniden seçilmiş. Bu tercihi Başbakan'ın değiştirmesi hem uygun, hem mümkün değil ama izlenen oyalama politikasıyla Prof. Dr. Pak'ın adaylıktan çekilmeye zorlandığı da açık.
TÜBİTAK bilimsel çalışmalarıyla gündeme gelmeli, siyasi çekişmelerle değil...
Siyaset bu bilim kurumunun yakasını bırakmalı...