Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD’li muhatabı Powell’ı Genelkurmay’a uğurladıktan sonra kurmaylarıyla bir değerlendirme toplantısı yapıyor. Gül ve Dışişleri yetkililerinin vardığı sonuç şu:
"Ziyaret beklenilenden iyi geçti. Türkiye açısından, dünyaya verilen mesaj önemli. Türkiye’nin önemi ve ABD ile stratejik ortaklığı Powell’ın bu ziyaretiyle dünyaya bir kez daha gösterilmiş oldu."
Gül, memnuniyetini yansıtırken, dışarıdan çok içeriye mesaj veriyor. "Şimdi" diyor, "Merak ediyorum, acaba ABD - Türkiye ilişkileri bitti. ABD bunun acısını çıkarır. Ankara büyük hata yaptı. ABD, bunu Türkiye’nin yanına bırakmaz, diye felaket senaryoları yazanlar şimdi ne yazacaklar? Biz dışarıyı ikna ediyoruz da içimizdekileri ikna edemiyoruz."
Başbakan Erdoğan da, Dışişleri Bakanı Gül de, Powell’ın ziyareti ve varılan uzlaşmalardan çok memnun görünüyor. Powell’ın ziyareti Türkiye’nin önemini, stratejik değerini ve ABD açısından vazgeçilmezliğini ortaya koydu. ABD’nin reddedilen tezkere nedeniyle Türkiye’yi yok sayması mümkün değildi. Powell, hem zedelenen ilişkileri onardı, hem de savaşın seyrine göre ve sonrasında oluşacak koşullara bağlı olarak yeni talepleri gündeme getirebilecek bir zemin oluşturdu. Buna ihtiyacı vardı.
Nitekim ziyaretinin, ABD - Türkiye ilişkilerinin stratejik ve güçlü olduğunu dünyaya göstermeyi amaçladığını açıklaması da bunu gösteriyor. Savaş başladıktan sonra ABD, uluslararası desteği zayıf, AB ve Türkiye ile ilişkileri örselenmiş, bölgede İran ve Suriye’yi tehdit eden bir konuma düştü. Böyle bir ortamda ABD’nin Türkiye’yi yanında görmesi ve AB ile zedelenen ilişkileri onarmaya yönelmesi kendi çıkarına. Powell, bunu yapmaya çalışıyor.
Ziyaretin Türkiye açısından taşıdığı önem, Kuzey Irak’la ilgilidir. Bu ziyarette de Ankara açısından üzerinden durulan konuların başında kırmızı çizgilerle ifade edilen duyarlılıklar geldi. Powell’ın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Kuzey Irak’a girmemesine gösterdiği özen karşısında Ankara’nın tavrı önem taşıyor. Bu tavrı, Powell’la görüşmesinde Gül şöyle özetliyor:
- Bizim duyarlılıklarımız belli. Büyük bir göç dalgası, Musul - Kerkük ve Türkmenlerin güvenliği, PKK - KADEK ve dolayısıyla terör tehdidi. Bu alanlarda Türkiye aleyhine bir gelişme olursa nasıl tavır alacağımızı biliyorsunuz. Bu alanlarda çıkacak sorunları önleyebilecekseniz sorun yok. Ancak, işler kontrolden çıkar ve Türkiye’nin çıkarlarına dokunursa o zaman müdahalemiz gerekir. Bu hakkımız saklıdır.
Powell, Gül’ün bu yaklaşımı karşısında güvence veriyor. ABD kuvvetlerinin sorun çıkmasını önleyeceğini belirtiyor. Peki, işler kontrolden çıkar ve Türkiye’nin müdahalesi gerekirse ne olacak? Türkiye, ulusal çıkarları doğrultusunda en iyi şekilde hareket etmek istiyor. Kendi başına hareket hakkı saklı kalmak kaydıyla Ankara’nın tercihi, müdahale gerektirecek bir durum doğması halinde ABD ile koordineli hareket etmek. İki dışişleri bakanının vardıkları ortak sonuç da bu. Gerektiğinde, TSK ve K. Irak’taki ABD askerlerinin koordineli şekilde müdahale etmeleri.
Gül, ortak hareketin esas ve usullerinin şimdiden belirlenmesini ve kağıda dökülmesini istiyor. Gerekçesi, müdahale gerektiğinde geç kalınmaması. Bu amaçla ABD ve Türkiye’nin ikili bir koordinasyon kurulu oluşturması kararlaştırılıyor. Nasıl hareket edileceğine ilişkin kurallar şimdiden belirlenecek. Ayrıca, bir erken uyarı mekanizması kurularak Kuzey Irak’taki gelişmeler yakından izlenecek. Bush’un Danışmanı Halilzad’ın görüşmeleri ağırdan aldığı kanısı var. Powell’ın ziyareti ile Halilzad’ın da görüşmeleri hızlandırması bekleniyor. Bu görüşmeler sonucunda ortak hareket etmenin kuralları yazıya dökülmüş olacak. Şu anda merkezi Silopi’de olan beşli komite de (ABD, Türkiye, KDP, KYB, Türkmenler) çalışmalarını sürdürecek. Bu komitenin merkezi belki Silopi’den Kuzey Irak’a kaydırılacak. Powell’ın ziyareti Türkiye - ABD ilişkilerinde bozulan imajı onarmış görünüyor. ABD’nin hatasını anladığını gösteriyor. Türkiye, dik durdukça kaybetmiyor, kazanıyor. Yeter ki önemini önce kendisi bilsin.