Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Gül'ün tutumlarına bakarsanız, "anavatan - yavru vatan" yaklaşımı, bu hükümet için geçmişte kalmış gibi görülüyor.
Başbakan Erdoğan, son olarak dün Kırgızistan'a uçarken, Denktaş'ın destek çağrısıyla ilgili bir soruyu yanıtlarken, "40 yıldır çözüm bulamayanların, 11 aylık hükümetten bu sorunu çözmesini beklemesinler" anlamında bir yorum yaptı.
Başbakan Erdoğan'ın bu sözleri, hükümetin, Denktaş'ı bir 'engel' gibi gördüğünün son kanıtı.
KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş, neye engel görünüyor?
Annan planının imzalanmasına...
Hükümet, bu planın imzalanmasını istiyor. Çünkü, bu imzanın atılması halinde Avrupa Birliği'nin 2004'te Türkiye'ye müzakere tarihi vereceğini düşünüyor.
Annan planı imzalanırsa, AB'nin Türkiye'ye tarih vermesinin garantisi var mı?
Ortada bir garanti yok ama Erdoğan hükümeti, bunu en azından denemek istiyor. KKTC engelini ortadan kaldırmak ve tarih almak istiyor.
Cumhurbaşkanı Denktaş'ı engel görmesi de bu yüzden. Tabii, Denktaş'ı sadece Erdoğan ve hükümeti engel olarak görmüyor. AB, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi de engel olarak görüyor. Bu ortak görüşten hareketle de KKTC'de yapılacak seçimleri muhalefetin kazanması için büyük çaba gösteriliyor. AB destekli kampanyalar yürütülüyor. Ankara'da hükümet de, KKTC muhalefetinin desteklenmesinden memnun, seyrediyor. Hükümetin "umudu" da, KKTC seçimlerini muhalefetin kazanması ve Cumhurbaşkanı Denktaş'ın görüşmecilik yetkisinin alınması. Yeni iktidarın belirleyeceği yeni görüşmecinin de Annan planını imzalaması. Bu gerçekleştiğinde de AB'nin Türkiye'ye müzakere tarihi vermesi.
Kuşku yok ki, hükümetin, ABD'nin, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bu beklentisi gerçekleşir ve KKTC başka bir görüşmeci tayin ederse, Cumhurbaşkanı Denktaş, o koltukta oturmayı içine sindiremeyecektir.
KKTC'nin tarihi tazedir. Kıbrıs Barış Harekatı'nın niye yapıldığı, KKTC'nin nasıl oluştuğu ve nasıl korunduğu henüz belleklerden silinmiş değildir.
Türkiye'nin ve KKTC'nin kaygılarını gidermeden, haklarını teslim etmeden, güvenliğini garanti altına almadan, atılacak bir imzayla bu davayı sonlamak, hafif sayılacak bir sorumluluk değil. Karşılığında AB'den müzakere tarihi yerine, "nasihat" almak da mümkün. 2004'te, AB, Türkiye'ye, "iyi gidiyorsunuz ha gayret, tarihe sonra bakarız" yanıtı verirse, ne Türkiye'nin sorunu çözülmüş olur, ne de KKTC'nin...