Başbakan Erdoğanın Kofi Annan ve ABD Başkanı Bushla yaptığı görüşmelerle somutlaştırılan atağın hedefi, Rum tarafını adım atmaya zorlamak.Ankarada hükümetin temel hedefi, Kıbrıs sorununu çözerek Avrupa Birliğinden müzakere tarihi almayı garanti etmek. Bu aynı zamanda Avrupa Birliğinin Kıbrısı haksız biçimde bir önkoşul haline getirmesinin kabul edildiğini de gösteriyor.Çözüm sürecinde Ankaranın uzlaşmaz taraf olmadığını kanıtlamak için girdiği yeni süreçte, kendine ve KKTCye haksızlık yapmaması önem taşıyor.Kıbrıs sorununun bugüne kadar çözümlenmemiş olmasını KKTC Cumhurbaşkanı Denktaşa bağlamak, onu sorumlu tutmak, bütün eleştiri oklarını Türk tarafına yöneltmek, yine haksız yere kendi kendini vurmak dışında bir işe yaramaz. Türk tarafının bu kompleksten kurtulması gerekir.Öncelikle Kıbrıs sorununun bugüne kadar çözülmeyişinin nedeni olarak sadece Denktaşı görmek ve göstermek kendine güvensizliğin ve Türkiyenin gücünü küçümsemenin bir ifadesidir.KKTC seçimleri öncesinde Denktaşı hedefleyen yıpratma kampanyası ile Annan planını göklere çıkartan propaganda furyasının Türk tarafını zayıflatmak dışında bir işe yaramadığı anlaşılmış olmalı...Bir sihirli formül gibi sunulan Annan planı, Denktaşın yaptığı görüşmeler sonucunda üç kez değiştirilmiştir. Bu da gösteriyor ki, Denktaşın görüşme sürecinde gündeme getirdiği haksızlıklar ve bunlara karşı gösterdiği direnç Annan planının değiştirilmesiyle sonuçlanmıştır. Demek ki, Türk tarafının önüne konulan her belgeye gözü kapalı evet demek gerekmiyor. "Çözüm" demek, kendini suçlamak, haklı olduğu halde kendini haksız saymak ve karşı tarafın her istediğine boyun eğmek değildir.Kıbrısın bir sorun haline gelmesinin sorumlusu Türkiye ve Türk tarafı değil, Kıbrıs Cumhuriyetini ele geçirmek üzere darbe yapan Rum tarafıdır. Türkiye, garantörlük hakkını kullanarak, uluslararası hukuka dayalı biçimde müdahale etmiştir.Bu gerçek unutularak görüşme yürütmek haksız yere Türk tarafına yöneltilen suçlamaları peşinen kabul etmek anlamına gelir.Sorunu yaratan Yunanistan ve Rum tarafıdır. Sorunun çözümüne köşeye sıkıştırılmış Türkiye kadar, Rum tarafının da ihtiyacı vardır. Eğer yoksa zaten bir sorundan ve çözümden söz edilemez.Türkiye ve Türk tarafı gücünü ve haklılığını unutmadan masaya oturmalıdır. Bu süreçte hem Kıbrıs Türkünün hakkı ve geleceği korunmalı, hem de Rum tarafının uzlaşmaz tutumu ve haksızlığı ortaya konulmalıdır.Bunu yapmanın yolu ise kendi bacağına çelme takmak değil, kendine güvenli şekilde karşı tarafla pazarlık etmektir.Türk tarafının aradığı hak ve hukuktur.Başka bir şey değil... fbila@milliyet.com.tr Avrupa Birliğinden tarih almaya kilitlenen Türkiye, Kıbrıs konusunda atağa kalktı.