Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Üniversite sınavıyla ilgili rakamlar şöyle:
       1 milyon 414 bin genç üniversite sınavına girmek için müracaat etti.
       1 milyon 366 bin genç üniversite sınavına girdi.
       Bunlardan yüzde 69'u baraj puanını aşabildi, 412 bin 693 genç elendi.
       Kalanlardan 120 bini 4 yıllık okullara girebilecek, açık öğretim ve 2 yıllık okullara gireceklerle birlikte, toplam 300 bin genç yüksekokullu olacak.
       1 milyondan fazla genç üniversiteye girememiş "lise mezunu genç" sıfatıyla beklemeye geçecekler.
       Bir sınav gençlerin kaderini böylece belirlemiş olacak.
       Peki yapılan sınav "kader belirleme" iddiası taşıyacak yeterlilikte ve nitelikte bir sınav mı?
       Bunu söylemek çok zor.
       Birkaç soruyu bilmenin veya bilememenin yaşamınızı belirlemeye yettiği bir sınavı "kapasite" veya "yetenek" ölçen bir sistem olarak kabullenmek mümkün değil.
       Hele "fırsat eşitliği" açısından bakıldığında, en az gelir dağılımımız kadar çarpık bir sistem.
       Paralı sistemin sunduğu olanaklarla ünlü liseleri, kolejleri bitirenlerle, derslerinin çoğu boş geçen, birçoğu mesleği öğretmenlik olmayan kişilerce verilen dersleri görerek "lise"yi bitirenlerin aynı sınavda yarıştırıldıkları bir düzen, "eşitsizlik" dışında, neyi ölçebilir ki?
       Bu bakımdan sınavı kazanamayan veya iyi bir okula giremeyen çoğunluğun, sonuçtan kendilerini veya ailelerini sorumlu tutmaları gereksiz.
       Sorumlu ortada: Ekonomik ve toplumsal düzen.
       Her yıl yüz binlerce genci "niteliksiz lise mezunu işgücü" sıfatıyla sokağa bırakan bu düzenden de elbette siyasetin sorumlu olması gerekiyor.
       Siyasetin bu soruna katkısı bugüne kadar, "öteki Türkiye" için "üniversiteye girmeye zorlaştırarak" elemeyi kolaylaştırmak oldu.
       Öteki Türkiye okula ulaşabilirse ancak üniversite kapısına kadar gelebiliyor.
       O da gelebilirse...


Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr