Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in istifasına yol açan Beyaz Enerji iddianamesiyle ilgili siyasi tartışmalar sürüyor.
ANAP lideri Mesut Yılmaz, önceki gün İstanbul'da yaptığı basın toplantısından sonra dün de partisinin grup toplantısında ağır suçlamalarda bulundu.
Yılmaz'ın bazen açık, bazen üstü kapalı olarak suçladığı iki kurum var:
1- Asker,
2- DGM savcılığı,
Yılmaz, "Ankara'nın göbeğindeki Enerji Bakanlığı'nda jandarmanın soruşturma yürütmesinin" ancak bir "kasıt"la yapılabileceği düşüncesinde. ANAP liderinin yaklaşımı, jandarmanın Beyaz Enerji operasyonunda "özel bir gayret" gösterdiği ve işi Ersümer'e ulaştırmak amacıyla "zorlama" yaptığı yönünde. Bu hareketin siyasi kadroları tasfiye etmeye dönük bir projenin parçası olarak gördüğü açık. Verdiği mesajların anlamı bu.
Yılmaz ve Ersümer'in bu yaklaşımı askeri kesimde, "asker - sivil" çatışması yoluyla konuları, "rejim tartışmasına taşıma gayreti" olarak değerlendiriliyor.
Yapılan analiz şöyle:
"Jandarmanın zabıta yönü geri plana itilerek asker yönü öne çıkarılmak suretiyle esas olarak 'asker' yıpratılmak isteniyor. Jandarmanın iki özelliği vardır: 1- Zabıta kuvveti olması, 2- Asker olması. Jandarma zabıta niteliğiyle İçişleri Bakanlığı'nın ve savcıların talimatı doğrultusunda görev yapar. Beyaz Enerji operasyonunda da böyle çalışmıştır. Jandarmaya yapılan bir ihbar savcılığa ve İçişleri Bakanlığı'na intikal ettirilmiştir. Ondan sonra da savcının ve bakanlığın talimatları doğrultusunda görev yapılmıştır. Jandarmanın, savcının bilgisi ve talimatı olmadan görev yapması mümkün değildir. Durum böyle olduğu halde jandarmaya yöneltilen eleştirinin hedefi jandarmanın zabıta niteliği değil, asker niteliği olmaktadır. Bunun amacı da askeri yıpratmak, askere karşı bir kampanya yürütmektir. Oysa, Beyaz Enerji operasyonu da dahil bu konularda muhatap alınması gereken jandarma değil, savcılıktır, savcıdır. Dolayısıyla eleştirilerin adresi yanlıştır, kasıtlıdır."
ANAP lideri Yılmaz'ın ağır biçimde suçladığı ikinci kurum ise savcılıktır. Yılmaz, Beyaz Enerji iddianamesini hazırlayan Ankara DGM Savcısı'nı Bakan Ersümer lehine olan delilleri dikkate almamakla suçlamaktadır. Yılmaz, bu yargısına kanıt olarak güvenlik birimlerince dinlenen telefon konuşmalarını göstermektedir. Beyaz Enerji sanıklarının dinlenen telefonlarına ait bant kayıtlarının çözüldüğünü ve metinlerin Enerji Bakanı Ersümer, İçişleri Bakanı Tantan, Savcı Şalk ve ilgili Jandarma Albayı'nın katıldığı toplantıda okunduğunu, bu konuşmalarda Ersümer'i aklayan ifadeler bulunduğunu ifade etmektedir. Ancak savcının, bu belgeyi Ersümer lehine bir delil olarak değerlendirmediğini, iddianameye alınmadığını kaydetmektedir.
Yılmaz, bu sözleriyle jandarma için yaptığı gibi savcılık için de "kasıtlı" davranmak suçlamasında bulunmaktadır.
Başbakan Yardımcısı Yılmaz'ın bu bilgileri koalisyonun diğer liderlerine de aktardığına kuşku yok.
Bütün bunlar elbette Beyaz Enerji operasyonuyla ortaya çıkarılan "rüşvet ağı" gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu rüşvet ağının boyutları görülmekte olan dava sonuçlanınca daha da net olarak ortaya çıkacaktır.
Buna karşılık Bakan Ersümer'in durumunun açıklığa kavuşması açısından da yapılması gerekenler vardır. Ersümer'in istediğini ifade ettiği yargı yolunun açılması da gereklidir.
Bu tartışmaları bitirecek, her şeyi gün ışığına çıkaracak en sağlıklı yoldur.