Fikret BİLA
BAŞBAKAN Mesut Yılmaz'ın ANAP grup toplantısında yaptığı, Genelkurmay'a dönük sert mesajlar içeren konuşmasının zamanlaması dikkat çekici.
Yılmaz, Genelkurmay'ın Cumhurbaşkanı Demirel'e irtica konusunda brifing verildiği saatlerde, orduya,
"İrtica ile mücadele bizim işimiz, ben askere böyle bir görev vermedim, MGK'da bir dayatma olacaksa onu ben yaparım" diyerek ipleri gerdi. Başbakan bu görüşlerini Cumhurbaşkanı'yla akşam yapacağı görüşmeden önce açıkladı. Böylece Cumhurbaşkanı'nın aldığı brifing sonrasında yapacağı telkini de beklememiş oldu.
Bu zamanlamayla Yılmaz, Genelkurmay'dan gelecek bir dayatmaya da, Cumhurbaşkanı Demirel'den gelecek bir telkine de
"kapalı" olduğu mesajını verdi.
Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Yardımcısı Ecevit, ortamı yumuşatacak, hükümet - ordu ilişkisini esnetecek açıklamalar yaparken Başbakan Yılmaz katı tutumunu neden sürdürüyor?
Yılmaz'ın yakın kurmaylarına göre, bu tutumun altında Başbakan'ın bazı rahatsızlıkları yatıyor. Başbakan'ın rahatsızlıkları şöyle sıralanıyor:
1- Göreve geldikten sonra Genelkurmay'da oluşturulmuş olan Batı Çalışma Grubu'nun dağıtılmasını istediği halde, askerin buna yanaşmaması,
2- Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nin rektörlere brifing vermesi ve bildiri dayatması. Yılmaz'ın, askerlerin bu tür faaliyetlerini Başbakan'ın iznini almadan yapmalarını doğru bulmadığı kaydediliyor.
3- Bu tür faaliyetlerle Genelkurmay'ın Başbakan'a bağlı olmadığı gibi bir izlenim yaratılması.
Mesut Bey'in yakın kurmaylarına şu değerlendirmeyi yaptığı belirtiliyor:
"Türkiye'nin üç önemli sorunu vardır: 1- İrtica, 2- Terör, 3- Enflasyon. Biz bu üç sorunla da canla başla mücadele ediyoruz. İrtica ile mücadele de hükümetin işi. Daha önceki hükümet irticaya destek oluyordu. Biz mücadele ediyoruz. Eğer yetersiz kalırsak elbette ordumuzdan yardım isteyeceğiz. Meseleyi böyle koyduktan sonra, hükümetten bağımsız bir merkez varmış gibi davranmak yanlıştır."
Mesut Bey'in 27 Mart'ta yapılacak MGK öncesinde çıkış yaparak, askerin çalışma yönteminden memnun olmadığını peşinen kamuoyuna açıklayarak, muhtemel bir baskıyı şimdiden önlemeyi hedeflediği vurgulanıyor.
Başbakan Yılmaz'ın sert tutumuna karşın, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, yumuşak bir üslup kullanarak, gerginliği gidermeye çalışıyor.
Acaba, Yılmaz'la Ecevit arasında bu konuda bir görüş farklılığı var mı?
Bu soruyu dün Bülent Bey'e yöneltiyoruz:
- Görüş ayrılığı olduğunu sanmıyorum. Belki yine
"üslup farkı" denilebilir.
Ecevit, Yılmaz'la üslup farkını değerlendirirken önemli bir bilgi veriyor:
- Ben iki gün önce yatıştırıcı bir demeç verdim. Ancak bu demeci vermeden önce Sayın Başbakan'a da gösterdim ve onayını aldım. Açıklamayı ondan sonra yaptım. Sayın Yılmaz'ın benim bu yaklaşımıma bir itirazı olmadı, aksine, onayladı.
Ecevit'in tutumunu onaylamasına rağmen Mesut Bey kendi tutumunu neden yumuşatmıyor?
Bülent Bey,
"Tabii iki ayrı partiyiz. Onu bilemem" demekle yetiniyor.
Ecevit'e soruyoruz:
- 27 Mart'ta yapılacak MGK toplantısında bir gerginlik bekliyor musunuz?
- Bilemiyorum. Gerginlik tırmanacak mı, düşecek mi? Aslında ben ortada gerginliğe neden olacak bir durum görmüyorum. Önemli bir sorun çıkacağını sanmıyorum.
Merak edilen bir konuda Cumhurbaşkanı Demirel'in Genelkurmay'dan brifing aldıktan sonra Başbakan Yılmaz'a ilettiği mesaj...
Çankaya'ya yakın çevrelerden Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'a askerin iki konudaki mesajını ilettiği haberleri geliyor:
1- Başbakan neden terfi konusunu basın yoluyla açtı. Biz kimseden terfi ve süre uzatımı istemedik. Bir sıkıntı sezdiyse, bizimle doğrudan konuşmalıydı.
2- Terörle mücadelede çok önemli mesafe aldık. Terörü kontrol edebileceğimiz noktaya kadar gerilettik. Ama irtica için aynı şeyi söyleyemeyiz. İrtica hala birinci tehdittir. Alttan alta irticai faaliyetler sürüyor. Bu konuda kimse yanılgıya düşmesin.
Şimdi gözler 27 Mart'ta...
Umarız gelişmeler bir
"bilek güreşi"ne dönüşmez...
Yazara EmailF.Bila@milliyet.com.tr