Gün geçmiyor ki bir yolsuzluk haberi patlamasın. Biri sonuçlanmadan bir diğer yolsuzluk zinciri yakayı ele veriyor. Yolsuzluk çokluğundan operasyonları izlemek olanağı kalmadı. Hangi hayvan ismi hangi yolsuzluğu veya operasyonu temsil ediyor, anımsamak kolay değil...
Balina, Buffalo, Akrep, Beyaz Enerji, Yüzde 20 Şükran, Yüzde 10 Sami, Enjektör, Devlet Tiyatroları, Türk Dil Kurumu, içi boşaltılmış bankalar...
Bürokrasi, sanki yolsuzluk örgütüne dönüşmüş. Bir yerinden yakalarsanız en üst düzeye kadar çorap söküğü gibi geliyor.
Hiç akla hayale gelmeyecek kurumlarda bile yolsuzluk zincirleri ortaya çıkıyor. Devlet Tiyatroları, Türk Dil Kurumu gibi...
Nereye el atsanız elinizde kalıyor.
Bu durum şu soruyu akla getiriyor?
Türkiye'de yıllardır denetim yapılmıyor mu?
Yapılıyor, elbette...
Peki yapılıyorsa, bu nasıl denetimdir ki, her devlet dairesine bir rüşvet şebekesi yerleşmiş, normal mesai yapar gibi yolsuzluk yapabiliyor?
Denetime karşın Türkiye'nin bu hale gelmesinin altında yılların birikimi, vurdumduymazlığı, yolsuzlukları koruma gayretleri yatıyor. "İş görülsün de o arada memur da yolunu bulsun" zihniyetini, "iş bitirici" yönetim anlayışı olarak yere göğe sığdıramayan siyasi zihniyetlerin yıllardır iktidarda bulunmalarının doğal sonucu bunlar...
Devletin idari yapısını bozan ve bunu yaparken de her yeni düzenlemeyi bir özel hükümle denetim dışı tutan siyasi otoritelerin yol açtığı bir sonuç bu...
Özal döneminden başlayarak son yıllara kadar bir mevzuat taraması yapılırsa devlet idaresini değiştiren, yeniden oluşturan veya parçalayan, kamu fonlarını bölen yasa, tüzük, yönetmelik düzenlemelerinin çoğunda, "Sayıştay denetimi dışındadır", "6l83 sayılı yasa kapsamı dışındadır" gibi ifadeler görürsünüz.
Bu hükümlerin amacı kamu fonlarını ve onları kullananları denetim dışına çıkarmaktır. Türkiye yıllardır denetim alanını küçülten, yolsuzluk alanını büyülten Özalist modelin yönetiminde kalmıştır.
Gerçek denetime açık olan kurumlarda bu tür zincirleme yolsuzluklar ortaya çıkmıyor. Ama nasıl olsa denetlenmeyeceği bilinen kurumlarda ve özellikle de KİT statülü kurumlarda mali özerklik bir yolsuzluk kaynağı gibi görülmekte ve kullanılmaktadır.
Türkiye, bir idari reformla "işini bilen memur" zihniyetini süratle terk etmeli, KİT'ler ve fonlar, Sayıştay denetimine verilmelidir.
Denetim yetkili, etkin ve yaygın bir hale getirilmedikçe bürokrasinin temizlenmesi çok zordur. Bu yapılmadıkça Türkiye'de yolsuzluk zincirinin sonunu getirmek kolay olmayacaktır.