Gece yarısını geçkin bir saatte elindeki
"makbuz"u Siyaset Meydanı'nından gösteriyor Yüksel Er...
- Ne makbuzu bu Yüksel Bey ?
- Tahsilat makbuzu.
- Ne tahsilatı ?
- Kefen bezi için yapılan tahsilat.
- Kim yapmış?
- Kızılay.
- Ne kadar?
- 15 milyon lira.
- Siz mi ödediniz ?
- Hayır. Yeğenim Kani Er ödemiş.
Yüksel Bey tahmin edeceğiniz gibi bir depremzede.
Depreme iki can vermiş.
Eşini ve çocuğunu kaybetmiş.
Yüksel Bey'i dinleyelim :
- Ben 97 saat enkaz altında kaldım. İdrarımı bir havluya yapıp, içtim. Sanıyorum öyle hayatta kaldım. Sonra beni kurtardılar. Hastaneye götürdüler.
Yüksel Er kendine gelince yine deprem bölgesine dönüp eşini, çocuğunu aramaya, kurtarma çalışmalarına yardım etmeye çalışmış:
- Döndüğümde yeğenimle karşılaştım. Yeğenim Kani, beni, eşimi ve 4.5 yaşındaki kızımı öldü, sanmış. Ve Kızılay'dan kefen bezi istemiş. Kızılay görevlisi ben ve eşim için 15 milyon lira istemiş. Çocuk için ise, `onun kefeni az tutar iki kişilik para alayım yeter' demiş.
Kani itiraz etmiş:
- Bu halde adamlardan para istenir mi ? Kızılay yardımı böyle mi olur. Herkes don - gömlek, nereden para bulacaklar.
"Yok" demiş Kızılay görevlisi:
- Kızılay böyle günlerdeki yardımlarla ayakta durur.
Kani, 15 milyonu ödemiş, damgalı - mühürle makbuzu almış.
Yüksel Bey'i görünce de ona vermiş.
- Kefenlerinizin parası ödendi.
"Ve gerçekten" diye ekliyor Yüksel Bey:
- Ben depremden don - gömlek kurtulmuştum.
Ve soruyor :
- Böyle iş olur mu ? Böyle Kızılay olur mu ? Ben şimdi ilkokuldan beri kutsal saydığım Kızılay'ı bundan sonra kafamda nereye oturtayım ?
70 milyon da defin parası istiyorlar insanlardan. Ben köyüme gömdüm de gerek olmadı. Kefen parası, defin parası tahsil edilir mi bu insanlardan?
İşte Yüksel Bey...
İşte Kızılay...
İşte kefen, işte defin...
Buyrun cenaze namazına!..
Yazara E-Posta: fbila@milliyet.com.tr