Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın kapatılması istemiyle dava açması karşısında AKP, davayı düşürmenin yollarını arıyor.
AKP kurmayları yeni anayasa değişiklikleri yaparak davadan kurtulmayı düşünüyorlar. Kulislere yansıyan bilgilere göre, çeşitli seçenekler üzerinde duruluyor. Yargıtay Başsavcısı’nın dava açma yetkisinin bir kurula verilmesi, kapatma davası açmak için TBMM’den izin alınması, Anayasa Mahkemesi’nin üye sayısının artırılması, odak olma koşullarının değiştirilmesi, partinin kapatılması yerine kişilerin cezalandırılması gibi seçenekler tartışılıyor.
Davaya karşı Anayasa
AKP, karşılaştığı sorunları Anayasa’yı değiştirerek açmayı bir yöntem olarak benimsemiş görünüyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra türban konusunda da da aynı yöntemi uyguladı. Şimdi de kapatma davası karşısında TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak Anayasa’yı değiştirip davayı aşmak için formül arayışında.
AKP’nin izlediği bu yöntem, sağlıklı bir yol değil. Hele bir dava sürerken Anayasa’yı değiştirerek yargılamayı sonuçsuz bırakmaya yönelmek çok daha sıkıntılı ve sakıncalı bir girişim olur.
AKP, Başsavcı’nın iddialarına karşı Anayasa Mahkemesi’nde savunma yaparak bu iddiaları çürütmeyi denemek yerine, yeni anayasa hükümleri üreterek, davayı dolanmak istiyor.
AKP bu yola girerse Başsavcı Yalçınkaya’nın bir iddiasını aslında kabullenmiş olacak. Başsavcı, AKP’nin çoğunluğuna dayanarak laiklik karşıtı uygulamalara yönelebileceğini öne sürüyor. AKP’nin, çoğunluğuna dayanarak davadan kurtulmaya çalışması tam da Başsavcı’nın iddia ettiği gibi bir sonuç doğurmaz mı?
Zihniyetin değişmesi
AKP’nin siyasi akrabası sayılan siyasi partilerin kapatılma gerekçesi hep aynı: Laikliğe karşı faaliyetler.
Yalçınkaya’nın, AKP’nin kapatılması istemini dayandırdığı gerekçe de aynı.
O halde bu alanda bir problem olduğunu kabul etmek gerekir.
AKP, daha önce kapatılan partilerin içinden doğdu. Doğarken, yaşananlardan ders çıkarıldığını, din üzerinden siyaset yapmayacağını, bir dinci parti olmayacağını çok sık ilan etmişti.
Ancak bugün laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı olması istemiyle açılmış bir davayla karşı karşıya...
Bu çizgideki partilerin kapatma davasıyla karşı karşıya kalmalarının temel nedeni dini siyasete alet etmeleri. AKP, böyle yapmayacağını taahhüt etmiş ve yapmadığını da her fırsatta söylemişti. Şimdi bunu kanıtlamak yerine davayı ortadan kaldırmak için yollar arıyor.
Türkiye’de bu kadar çok siyasi partinin kapatılmasının ana nedeni, rejimin anayasal koruma altındaki ilkeleriyle çatışarak siyaset yapılması.
Dini referans alarak, dince kutsal sayılan değer ve sembollerle siyaset yapan partilerin bir aşamada laiklik ilkesiyle çatışmaya girmeleri, kapatma nedenlerinden birini oluşturuyor. Bu çizgideki partiler bu nedenle kapatılıyor.
Diğer bir çizgi ise rejimin bir diğer niteliği olan ulusal bütünlük ve üniter yapıyı hedef alarak siyaset yapıyor. Ayrılıkçı terör ve onun üzerine kurulan siyasi akımlar ve partiler de bu yolla Anayasa’yla çatışıyor.
“Ne olursa olsun demokrasilerde parti kapatılamaz” yerine, bu şekilde siyaset yapmaktan vazgeçmek, bu zihniyeti değiştirmek neden düşünülmüyor?