"SORAN yok ki, söyliyem" diyerek gülmeye başlıyor, Cumhurbaşkanı Demirel ve bir fıkra anlatıyor:
"1930'lu yıllarda ağnam vergisi (hayvan vergisi) varmış. Köylü vergiden perişan.Geçimini katırla sağlayan köyün birinde ahali, artık vergi vermeyelim diye kararlaştırmış. Vergi memurunun geleceği zamana yakın, köydeki bütün katırları toplayıp köyün uzağında bir mağaraya saklamış.
Vergi memuru gelmiş ki köyde katır falan yok. Ama adamın biri köy meydanında söylenip geziyor.
- Soran yok ki, söyliyem... Soran yok ki söyliyem...
Vergi memuru yanaşmış adamın yanına. `Yahu'
demiş:
- Sorsak ne söyleceksin ki?
Adam, `soran olsa'
demiş:
- Köylünün katırları ta şurdaki mağaraya sakladıklarını söyleycem."
Milliyet yazarları da fıkradan sonra Cumhurbaşkanı'na
"sorsak ne söyleyeceksiniz ki" espirisiyle sorularını sıralıyorlar.
"Ah, şu Çankaya'nın duvarları" diyor, Demirel:
- Diyorum ki, halkı demokrasinin sahibi yapın. İki turlunun lazım olmadığı tek adam varsa o da benim. Halkı demokrasinin sahibi yapın. Herkesin vekili benim. Günde 100 bin mektup geliyor buraya, hepsi cevaplanıyor. Devleti ıslah edelim, diyorum. Yeni mi aklına geldi, diyorlar. Varsayalım ki, yeni aklıma geldi. Ah, keşke pencereyi açıp bağırabilsem. Çankaya'nın duvarları beni sınırlamasa...
* * *
BAŞBAKAN Bülent Ecevit...
Bağırıp, çağırmadan, şov yapmadan, iddiasını mütavizı bir üslupla ortaya koyuyor:
- Sanırım birinci parti olma konusunda ben iddialı olabirim.
Apo'nun yakalanışıyla ilgili soruları, iç politikaya dönük en küçük bir imada bulunmadan,
"devlet adamı" ölçüleriyle yanıtlıyor:
- Umarım ulusal birliği harekete geçirecek bir işlevi olur.
"Apo'nun yakalanışının seçimlere etkisi"ne gelince, soruları keserek, kestirmeden yanıt veriyor:
- En iyi partizanlık, partizanlık yapmamaktır...
* * *
VE ANAP lideri Mesut Yılmaz...
Kafası net ve gerçekçi...
Apo konusunda Cumhurbaşkanı Demirel ve Başbakan Ecevit'le aynı üslubu kullanıyor.
Siyaset üstü gördüğü bu konuyu Yılmaz da,
"devlet" ölçüleriyle değerlendiriyor. Apo'nun yakalanmasının, hazırladığı seçim kampanyasını değiştirmeyeceği mesajını veriyor.
Ancak, gerçekçi bir yaklaşımla özel bir kampanya yapılmasa da seçmenin bu olaydan etkileneceğini de kabul ediyor:
- Uzmanlar, bugüne kadar yapılan anketleri yırtın atın, diyorlar. Apo olayı hepsini geçersiz kılar, düşüncesindeler. Seçim sonuçlarını nasıl etkileyeceğini ben de merak ediyorum.
Ecevit'le Yılmaz arasındaki
"uyum" daha da pekişmiş görünüyor.
Yılmaz, seçim yarışının ANAP, FP ve DSP arasında geçeceğini düşünüyor. Ecevit'in birinci çıkması halinde ise hükümeti oluşturmasına her türlü katkıyı yapacağını söylüyor. Başbakan yardımcılığını üstlenebileceği mesajını veriyor. ANAP'ın birinci parti çıkması olasılığının çok yüksek olduğunu da vurguluyor.
Bu halde de koalisyon tercihinin DSP olduğunun altını çiziyor.
ANAP lideri, Fazilet'e kapalı bir havada. FP'de iplerin hala Erbakan'da olduğunu ve Erbakan'ın kafayı değiştirmediğini belirtiyor.
Çiller'in ise ders aldığı inancında. Bu yaklaşımla,
"DYP ile koalisyon olmaz demem" diyerek, kapıyı açık tutuyor.
Ecevit, seçim kampanyasını Güneydoğu'dan başlatmaya hazırlanıyor.
"Ankara'dan çıkmaya fırsat bulursam" diyor,
"Güneydoğu'dan başlamayı düşünüyorum."
Yılmaz ise kampanyasını, 8 Mart Kadınlar Günü'nde, Osmanlı'nın kurulduğu Sögüt'ten başlatmayı planlıyor.
Yazara E-Posta: f.bila@milliyet.com.tr